ENGEL NEDİR ?

Engel, bireyin doğum öncesinde, doğum sırasında veya doğum sonrasında oluşan psikolojik, bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerinin belli bir ölçüde deforme olması ya da kayba uğramasıyla birlikte bireyin sosyal yaşama ayak uydurmasında oluşan güçlükleri ifade eder. Engel türleri, zihinsel engelli, işitme engelli, görme engelli, ortopedik engelli, dil ve konuşma engelli, ruhsal ve duygusal hastalığı olanlar, süreğen hastalıklı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlar olarak sekiz gruba ayrılmaktadır.

Zihinsel engel, bireyin belli bir ölçüde bilişsel etkinliklerde yetersizliğini ifade eder. Zeka geriliği olanlar (mentalretardasyon), down sendromu, fenilketonüri (zeka geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer.

İşitme engelli, tek veya iki kulağında tam veya kısmi işitme kaybı olan kişidir. İşitme cihazı kullananlar da bu gruba girmektedir.

Görme engelli, tek veya iki gözünde tam veya kısmi görme kaybı veya bozukluğu olan kişidir. Görme kaybı ile birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü (tavukkarası) olanlar da bu gruba girmektedir.

Ortopedik engelli, kas ve iskelet sisteminde yetersizlik ve fonksiyon kaybı olan kişidir. Kol, ayak, bacak, parmak ve omurgalarında kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk; hareket kısıtlığı, şekil bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, serebral palsi, spastikler ve spina bifida olanlar bu gruba girmektedir.

Dil ve konuşma engelli, bazı sebeplerden ötürü konuşamayan veya konuşma hızında, ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu olan kişidir. İşittiği halde konuşamayanlar, gırtlağı alınanlar, konuşmak için alet kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-damak-çene yapısında bozukluk olanlar bu gruba girmektedir.

Ruhsal ve duygusal hastalığı olanlar, duygu, düşünce ve davranışlarındaki normalden farklı görüntüler nedeni ile günlük yaşam aktivitelerini tamamlamada, kişiler arası ilişkilerini devam ettirmede güçlük yaşayan kişilerdir. Depresyon, şizofreni gibi hastalıklar bu gruba girmektedir.

Süreğen hastalık, kişinin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır. Kan hastalıkları, kalp damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolları ve üreme yolları hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları, kanserler, endokrin ve metabolik hastalıklar, sinir sistemi hastalıkları ve HIV bu gruba girmektedir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çocukta yedi yaşından önce başlayan, en az iki ortamda (ev, okul) altı ay süreyle yaşına ve gelişim seviyesine uygun olmayan dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileriyle görülen bozukluktur.  

Toplum ve Engellilik

Bireysel farklılıklar, engellilik durumları, tarihin her döneminde çeşitli kültür ve toplumlar tarafından farklı şekillerde irdelenmiştir. Bu bireyler pek çok sosyo-ekonomik hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılmışlar, damgalanarak toplumdan dışlanmışlar, tedavi amaçlı yerleştirildikleri yerlerde ise şiddetemaruz bırakılmışlardır. Günümüzde ise alınan tüm yasal ve idari önlemlere rağmen engelliler hâlâ “acınan, dışlanan, kabul görmeyen, küçümsenen, güvenilmeyen insanlar” olarak görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya nüfusunun %15’ini engelli bireyler oluşturmaktadır. Türkiye’deise engelli kişiler doğrudan ilişkide bulundukları aileleriyle birlikte düşünüldüğünde, yaklaşık 10 milyon kişiye tekabül etmektedir. Bu kapsamda ele alındığında engelli olma durumu sadece bireyi ya da dahil olduğu toplumu ilgilendiren bir konu değildir. Tarihin en eski dönemlerinden bu yana sahip olunan bu zehirli bakış açısının değiştirilmesi bütün insanlığın meselesidir. Çünkü her birimiz potansiyel engelli adayıyız. 

Bu bireylerin, toplumun diğer kesimlerinden farklı olmayan birçok gereksinimleri vardır. Eğitim-öğretim görme, meslek ve iş edinme, ulaşım, sağlık, sosyal güvenlik, sosyo-kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere katılım bu gereksinimlerin başlıcaları arasındadır.

Sosyal devletlerde toplum kurumları ve yönetimlerin, engelli vatandaşların ihtiyaçlarını dikkate alması, koruma, bakım, rehabilitasyon ve destek gibi çeşitli hizmetler sunması, bu bireylerin kendini gerçekleştirmesine, topluma karışması ve toplumda yükselmesine olanak tanıması elzemdir.

Engelli bireylerin olası psikolojik sorunları

Bu sorunlar; engelin çeşidi, tedaviye cevap verme seviyesi, doğuştan mı yoksa sonradan mı oluşu, engelli bireyin yaşı, kişilik özellikleri, sahip olduğu sosyal destek ağı ve içinde bulunduğu toplumun ona sağlayabildiklerine göre değişir. Ancak yapılan araştırmalar; depresif duygu durumu, yüksek kaygı seviyesi ve düşük özgüvenin engelli bireylerde en sık görülen psikolojik sıkıntılar arasında olduğunu göstermektedir. Her bireyin zihninde kendiyle ilgili oluşturduğu bir imaj vardır. Kişinin özgüveni ve benlik saygısı, zihindeki bu imajın ne derece olumlu veya olumsuz olduğuyla birebir ilişkilidir. Örneğin, bir bireyin işitme engelli olduğunu, onunla iletişime geçmeniz gerekmediği takdirde fark etmeyebilirsiniz. Dışarıdan son derece ‘normal’ görünen bu birey ile bedensel engelli birisinin benlik algısı farklı olacaktır. Engelin ne zaman ortaya çıktığı da önemli bir unsurdur. Örneğin bir engelle doğan bir çocuk, engeli olmayan bir bedeni zaten hiç deneyimlememiş olduğundan, bu ‘farklılığa’ alışmış, onu kabullenmiş olduğundan, bir hastalık ya da kaza sonucunda engelli olan başka bir bireyin yaşadığı şok, uyum sorunu ve kaygıyı yaşamayacaktır. Bu bireyler, hele bir de destekleyici bir sosyal çevreye ve gelişmiş olanakları olan bir topluma sahiplerse, hayattaki kazanç ve başarıları ‘engelli olmayan’ bireylerden farksız olacaktır.

Engelliler hakkındaki yanlış düşünce ve inançlar

“Engelli bireyler hastadır!” 

– Engelli olmak bir hastalık değil, bir farklılıktır. İngilizce dilindeki bilimsel yayınlara bakıldığında artık birçok yerde ‘disabled’ (engelli) teriminin yerine ‘differently abled’ (farklı şekilde beceri gösteren birey) teriminin kullanıldığı görülmektedir.

“Engelli bireylerin çoğunda zekâ geriliği vardır” 

– Birçok engel zekâ düzeyini etkilemez.

“Engelli bireyler sürekli bakıma ve ilgiye muhtaçtır”

– Engelin çeşidine uygun olarak elverişli çevresel koşullar ve doğru eğitim sağlandığı takdirde birçok engelli birey minimum denetimle hayatlarını idame ettirebilirler.
Engelli bireyler, sadece görmeyen bir gözden, eğri duran bir sırttan, yazmayan elden veya yürümeyen bir bacaktan ibaret değildir. Yaşam kalitelerini yükseltmelerine olanak sağlayacak koşullar yaratılır ve yargıdan uzak bir duruş sergilenirse onlar da kendilerinde varolan diğer güzellikleri, diğer değerleri dışa vurabileceklerdir.

Engelsiz yarınlara…

KAYNAKÇA

Uysal, H . (2018). Work psychology of disabled ındividuals: Determination of perceptual and attitudinal differences. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi , 7 (4) , 2672-2699 . DOI: 10.15869/itobiad.420498

Deniz, M.E., Dilmaç, B., Arıcak, O.T. (2009). Engelli çocuğa sahip olan ebeveynlerin durumluk-sürekli kaygı ve yaşam doyumlarının incelenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi [Bağlantıda]. 6: 1. Erişim: http://www.insanbilimleri.com

Unal, S. (2012). Engelli psikolojisi, Engelliler Haftası Etkinlikleri, Inönü Üniversitesi. Erişim: https://www.researchgate.net/publication/292991347_Engelli_Psikolojisi/link/56b4aa6608aeda4160874493/download

Duygun, T., & Sezgin, N. (2003). Zihinsel engelli ye sağlıklı çocuk annelerinde stres belirtileri, stresle başa çıkma tarzları ve algılanan sosyal desteğin tükenmişlik düzeyine olan etkisi [Stres semptomlarının etkileri, başa çıkma stilleri ve algılanan sosyal destek zihinsel engelli ve sağlıklı çocuk annelerinin tükenmişlik seviyesine etkileri]. Türk Psikoloji Dergisi, 18(52), 37–52.

İrem Ayhan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

g

An legimus similique intellegam mel, eum nibh tollit assentior ad. Mei ei platonem inciderint.

e