
Tik Bozuklukları
Tikler motor ya da vokal kasların istemsiz kasılmaları sonucu birden ortaya çıkan, hızlı, aralıklı, tekrarlayıcı, ritmik olmayan, basmakalıp istemsiz hareketlerdir (Foto: Özdemir & Ünal, 2006). Tikler kişiden kişiye göre farklılık gösterebilirler seyirleri, sayıları ve ne şiddette geleceği hiç kimsede aynı şekilde değildir. Bazı tikler heyecan sırasında, bazıları uyku sırasında, bazıları stres sırasında ve bazıları da panik anında gelişebilir. Tiklerin oluşmasında genetik etmenler, bazal ganglionlar ve orta beyinle ilişkili yapılarda nöroanatomik bozukluklar, nöroendokrin, nörotransmitter ve nöromodulatör sistemlerdeki işlev sorunları, özellikle santral dopaminerjik mekanizmalar, D1 ve D2 dopamin sistemlerinin etkileşimi bozukluğunun ortaya çıkmasından sorumlu tutulmaktadır (Foto: Özdemir & Ünal, 2006). Tikler iki farklı şekilde değerlendirilebilir bunlara motor tikler ve vokal tikler denir.
Motor Tikler: Bu tik türüne “kas tiki” de denilebilir. Bir kasın ya da daha fazla kasın aynı zamanda çalışması ile oluşan tik türüdür. Omuz silkme, boyun atma, göz kırpma, surat buruşturma ve baş sallama başlıca örnekleridir. Motor tikler kendi içinde de ayrıldığı için bir kompleks motor tikler vardır. Bunlar da başlıca bir anda çökme, buruna dokunma, tekme atma gibi değerlendirilebilir.
Vokal Tikler: Bir diğer adı ile “fonik” tiklerdir. Burun, boğaz ve ağız bölgelerinde oluşan seslerle eşleştirilir. Örneğin boğaz temizleme, burun çekme, havlama gibi basit olanları vardır. Bunların yanı sıra küfür etmek, aşağılayıcı sözler söylemek, sürekli deyim kullanmak gibi kompleks yapılı dediğimiz vokal tikler de vardır. Ekolali ve Koprolali olarak bilinen kompleks tikler özellikle günlük yaşamda ya da toplum içinde kişileri zor durumda bırakır.
Tikler çok şiddetli olmadıkça, seyrek veya nadir ortaya çıktıkça yani kişilerin hayatını zora sokmadıkça çok fazla önemsenmezler ama her hastalıkta olduğu gibi ne zaman ki günlük hayatta sıkıntı yaşarlar işte o zaman dikkate alınırlar. Bu noktada artık sadece “tik” demek yanlış olur. Bu yüzden de “Tik Bozuklukları” olarak adlandırılırlar. Tik bozuklukları hastaların benlik saygılarında düşmeye, aile, okul ya da iş yaşamında bozulmaya, sosyal yaşama uyumda sorunlara neden olduğu için üzerinde önemle durulması gereken nöropsikiyatrik bir sorun olarak görülmektedir (Foto: Özdemir & Ünal, 2006). Tik bozuklukları süreleri, çeşitlilikleri ve başlangıç yaşları açısından ayrılabilirler. Bu bozukluklar DSM IV’e göre Geçici Tik Bozukluğu, Kronik Motor ya da Vokal Tik Bozukluğu, Tourette Bozukluğu ve Başka Türlü Adlandırılamayan Tik Bozukluğu olarak sınıflandırılır (Foto: Özdemir & Ünal, 2006).
Geçici Tik Bozukları: En belirgin özelliği bir ya da daha çok motor ve/veya vokal tiklerin en az 4 hafta en çok 1 yıl süreyle hemen her gün günde birçok kez ortaya çıkmasıdır (Foto: Özdemir & Ünal, 2006). Bu tik bozukluğu türü en yaygın görülen pediyatrik hastalık türlerinden de biridir aynı zamanda. Genellikle çocuklarda görülür ve erkek çocuklarda kızlara oranla daha fazla görüldüğü gözlemlenmektedir.
Kronik ya da Vokal Tik Bozukluğu: Eğer tikler bir yıldan fazla sürüyorsa bu tanı konmaktadır. Diğer tik bozuklukları gibi şiddeti, lokalizasyonu ve sıklıkları sabit değildir. Kişilerin içinde bulunduğu duruma göre değişikler gösterir. Yapılan araştırmalara göre sürekli artıp azalan bir tablo ortaya çıktığı görülmektedir.
Tourette Bozukluğu: Tourette Sendromu (TS), en az bir yıl süren motor ve vokal tiklerle karakterize, çocukluk çağında binde 4-6 sıklığında görülen nörogelişimsel bir bozukluktur (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013). TS’nin fenotipik görünümü basit motor tiklerden, oldukça karmaşık tiklere ve psikiyatrik eş hastalanımlara kadar uzanmaktadır. Tikler tipik olarak 4-6 yaşlarında başlamakta, 10-12 yaşlarında en şiddetli düzeyine ulaşmakta, ergenlik döneminde azalmakta ve erken erişkinlik döneminde hastaların üçte birinde kaybolmaktadır. TS’nin başlangıç yaşı ve belirtilerin seyri, hastalığın gelişimsel bir bozukluk olduğunu desteklemektedir. TS, sıklıkla diğer psikiyatrik hastalıklarla birlikte görülür ve eşlik eden hastalıklar prognozu önemli ölçüde belirlemektedir (Bloch & Leckman, 2009). TS oluşunda birinci faktör genetik etmenler olarak düşünülse de çevresel etmenlerinde rolünün yüksek olduğu bilinmektedir. Baktığımız zaman çok fazla araştırma yapılmış, üzerinde çok konuşulmuş gibi görülse de hiçbir zaman kesinlik belirten sonuçlara ulaşılmamıştır. TS, sıklıkla Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Obsesif Kompulsif Bozukluğun (OKB) bazı formları gibi davranışsal ve emosyonel problemlerle birliktelik gösterir. Bunlara ek olarak da depresyon ve antisosyal rahatsızlıklar komorbite olabilir.
Tanı ve Tedavi
Tik bozuklarına tanı koymak için doğrudan uygulanabilecek kan ya da idrar testi ve görüntüleme yönteminin bulunmamasıdır. Eğer ki çok şiddetli bir sendrom ise tomografi ve EEG gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılmaktadır. Sendromun doğru teşhisi için kişilerde görülen istemsiz ve anlık motor ve vokal tiklerin en az bir yıl boyunca devam etmesi gerekmektedir. Çünkü küçük yaşta olan tikler çoğu zaman iyileştiği için en az bir sene devamlılığının olması önemlidir. Tüm bunların beraberinde obsesif kompulsif bozukluk ve hiperaktivite gibi psikolojik rahatsızlıkların varlığı da teşhis sırasında hekimlerin dikkat ettiği noktalar arasında bulunmaktadır.
Tanı konduktan sonra ise hafif, orta ve ağır şeklinde sınıflandırabileceğimiz bir tedavi yöntemi düzenlenir. Tedavi yönteminin seçilirken bireylerin sosyal ve psikolojik durumları önemlidir. Özellikle sık sık tekrarlayan kompleks tikler kişilerin sosyal ortamlarda zor durumda kalmasına neden olmaktadır. Bu durumdan dolayı tedavi yöntemleri seçilirken kişilerin sosyal ortamları, tikleri ve nöropsikiyatrik rahatsızlıkları detaylıca ele alınmaktadır. Saniyeler içinde geçen ve- hafif diye adlandırılan tikler için genellikle herhangi bir tedaviye gerek yoktur. Bu tip tikler için yalnızca eğitim ve destek yeterli olmaktadır. Eğer tikler hafif ya da orta şiddete ise günlük hayatı ne kadar etkilediği, sıklığı ve sosyal çevrede yaşanan sorunlar öncelik olarak alınmaktadır. Davranışçı çözümler ve terapiler uygun görülmektedir. Farkındalık eğitimleri de eşlik edecek şekilde genellikle tiklere neden olan psikiyatrik sorunlar ortadan kaldırılmaya çalışılmakta ve sendromların azalması sağlamaktadır. Terapinin yetmediği durumlarda ilaçlı tedavi uygulanmaktadır. Önceli tanınanlar ise dirençli çoklu kompleks tiklerden muzdarip olan kişilerin anksiyete, stres ve diğer nöropsikiyatrik sorunlarında ilaçlardan faydalanılmaktadır.
Çoğu zaman tiklere sahip olan insanları çok iyi anlayamayız, bırakın kendini onların yerine koymayı, onlarla dalga geçen insanlara bile rastlarız. Fakat tik bozuklukları tahmin edebileceğimizden daha zor bir rahatsızlıktır. Düşünsenize: Birine sürekli olarak göz kırpıyorsunuz, öpücük artıyorsunuz. Günümüzde ne kadar da yanlış anlaşılabilecek bir durum değil mi? Bu yüzden tikli bir insan gördüğümüzde onların hayatını zorlaştıracak tik eylemini gerçekleştirecek bir davranışta bulunmak yerine onların hayatını kolaylaştırmak için çabalamalıyız. Tik bozukluklarının insan hayatını ne kadar zorlaştırdığını anlamak için ‘Hichki’ dizisini izlemenizi tavsiye ederim. Belki o zaman bir nebze de olsa empati yapıp tik bozukluğuna sahip kişilere yardımcı olabiliriz.
HAKAN DAĞ – MİRAÇ SEÇEN
Kaynakça
Amerikan Psikiyatri Birliği (2013) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. 5. Baskı, Washington: American Psychiatric Association.
Bloch M.H., Leckman J.F. (2009). Clinical course of Tourette Syndrome. J Psychosom Res 67:497-501.
Özdemir, D. F., Ünal, F. (2006). Tik bozuklukları. Turkiye Klinikleri J Pediatr Sci, 2(8), 31-34.
Ünal, D., & Akdemir, D. (2016). Tourette sendromunun nörobiyolojisi. Türk Psikiyatri Dergisi, 27(4), 275-285.
Bir yanıt yazın