Selektif Mutizm
Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda(DSM-V) kaygı bozuklukları kategorisinde bulunan selektifmutizm (seçici konuşmazlık) çoğunlukla çocuklukta görülen bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanmaktadır (APA, 2013). DSM-V’e göre selektif mutizm tanısı konulabilmesi için en az bir aydır kişinin, konuşma becerilerinin gelişmesine rağmen bazı ortamlarda konuşmada güçlük yaşaması, konuşmama durumunun eğitim veya iş hayatında sorunlara yol açarak başarısını etkilemesi ve konuşmamanın herhangi bir iletişim bozukluğuyla veya otizm gibi gelişimsel bir bozuklukla açıklanamaması gerekmektedir (APA, 2013). Bu yazıda, nadiren karşılaşılan bir bozukluk olması (APA, 2013) ve çalışmaların yetişkinler arasındaki dağılımının fazla olmaması sebebiyle selektif mutizm çocuklar açısından ele alınmıştır.
Selektif mutizm tanısı almış çocukların konuşma becerilerinde herhangi bir sıkıntı olmamakla birlikte bazı ortam ve durumlarda konuşmadıkları görülmektedir. Seçici konuşmazlık ifadesinden de anlaşılacağı üzere bu tanıya sahip çocuklar konuşacakları yeri ve kimin yanında konuşacaklarını seçmektedir. Genellikle anne, baba ve kardeşlerin bulunduğu aile ortamında konuştukları halde arkadaşlarının, diğer öğrencilerin ve öğretmenlerin bulunduğu okul ortamında konuşmadıkları görülmektedir (APA, 2013). Özellikle konuşmalarının beklendiği ve aktif katılımlarının gerektiği sınıf ortamında konuşmamaları çocukların sosyal ilişkilerini ve akademik başarılarını olumsuz etkileyebilmektedir. Evde konuşabildikleri halde okulda konuşmamaları sosyal ortamlarda duydukları kaygıyla açıklanabilir. Nitekim araştırmalara göre selektif mutizm tanısı konan çocukların diğer kaygı bozuklukları özellikle de Sosyal Kaygı Bozukluğu (SKB) tanısı alma ihtimali çok yüksek bulunmuştur (Hua &Major, 2016). Buna ek olarak, yapılan araştırmalar bu çocukların aşırı derecede çekingen olmalarına, sosyal ortamlarda rezil olacaklarından kaygılanmalarına ve sosyal geri çekilmelerine dikkat çekmektedir (Krysanski, 2003).
Okula yeni başlayan çocuklarda ilk bir ay çekingenlik görülebilir. Bu durumu dışlamak ve selektif mutizmdenayrımını yapabilmek amacıyla okula yeni başlayan çocuklar için ilk bir ay konuşmama normal olarak değerlendirilip selektif mutizm tanısı koymak için yeterli olmamaktadır (Karaman, 2018). Kızlarda erkeklerden daha yaygın olarak görülen selektif mutizm genellikle 5 yaşından önce başlama eğilimindedir fakat çocuk okula başlayana kadar fark edilememektedir (Krysanski, 2003). Bunun sebebi çocuğun aile ortamında konuşması ve yabancı kişilerin varlığında konuşmamasının normal kabul edilmesi ve çekingenliğe atfedilmesi olarak gösterilebilir. Dolayısıyla çocuk okula başladığında iletişimde bulunmadığı fark edilerek öğretmeni tarafından aile bilgilendirilene kadar selektif mutizmdenşüphelenilmeyebilir. Selektif mutizme ek olarak sınırda kişilik bozukluğu (SKB) semptomlarını da gösteren çocukların konuşmamalarının nedeninin basitçe utangaçlığa atfedilmesi ve bu durumun bir sorun olarak görülmemesi tedavi için güçlükler olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Yapılan araştırmalar incelendiğinde selektif mutizminnedenlerine yönelik açıklamaların çok çeşitli olduğu dikkati çekmektedir. Psikodinamik yaklaşım selektif mutizmi öfkenin ebeveynlere yöneltilmesi ve ebeveynleri cezalandırmak için bazı ortamlarda sessiz kalınması olarak kavramsallaştırırken, davranışçı yaklaşım çocuğun sessiz kalma davranışının negatif olarak pekiştirildiğini savunmaktadır (Krysanski, 2003).Genetik faktörlerin rolünün incelendiği araştırmalarda ise bu tanıya sahip çocukların ebeveynlerinde SKB (Hua & Major, 2016), panik bozukluk, utangaçlık, topluluk içinde konuşma kaygısı gibi belirtilerin görüldüğü sonucuna varılmıştır (Dow vd., 1995). Literatür incelendiğinde selektif mutizm ve SKB arasındaki ilişkiye vurgu yapıldığı görülmektedir. Öyle ki selektif mutizmin SKB belirtilerinden biri olduğuna dair görüşler de mevcuttur (Dow vd., 1995). Yapılan bir görüşmede sosyal kaygısı yoğun olan bir yetişkin erkek, çocukluğunda yanlış veya alaya alınacak bir şey söyleme kaygısıyla bazı ortamlarda konuşmadığını ve konuşmasının beklendiği ortamlarda paniklediğini ve baş dönmesi yaşadığını ifade etmiştir (Dow vd., 1995).
Literatür incelendiğinde selektif mutizmin sağaltımındaözellikle aile terapisi ve bilişsel davranışçı terapinin birlikte yürütüldüğü vakalarda başarı oranının daha fazla olduğu ve öğretmen, ebeveynler ve psikolog işbirliğinin pozitif sonucu artırdığı görülmektedir (Karaman, 2018). Selektif mutizmtedavisinde en çok kullanılan yaklaşımlardan olan davranışçı yaklaşımlar susma davranışının negatif pekiştireçlerini ortadan kaldırmaya ve kişide kendine güveni güçlendirmeye odaklanmaktadır (Dow vd., 1995). Ayrıca tedavi süresince çocuğa konuşması için hiçbir baskı yapılmaması, konuşmanın gerçekleştiği bir durumda ise tepki verilmemesi ve çocuğa aferin denilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır (Karaman, 2018). Terapi süresince ufak ufak konuşmaya başlayan çocuğa abartılı sevinme tepkileri vermek çocuk tarafından negatif karşılanabilir ve tedaviyi olumsuz etkileyebilir.
Mekseline Zereyalp
Kaynakça
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic andstatistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC: Author.
Dow, S. P., Sonies, B. C., Scheib, D., Moss, S. E., & Leonard, H. L. (1995). Practical guidelines for the assessmentand treatment of selective mutism. Journal of theAmerican Academy of Child & AdolescentPsychiatry, 34(7), 836-846.
Hua, A., & Major, N. (2016). Selective mutism. Currentopinion in pediatrics, 28(1), 114-120.
Karaman, Ö. (2018). Selektif Mutizm Olgusu. Klinik Tıp Aile Hekimliği, 10(2), 38-41.
Krysanski, V. L. (2003). A brief review of selective mutismliterature. The Journal of Psychology, 137(1), 29-40.
Bir yanıt yazın