Göç Psikolojisi
GÖÇ NEDİR?
Farklı bilim alanlarının farklı şekillerde tanımladığı göç, insanlık tarihinin her aşamasında var olan bir olgudur. Ortaya çıkış biçimine göre farklı isimlerde sınıflandırılmaktadır. Ekonomik, siyasi, toplumsal, terör vb. nedenlerle, hem ülke içinde hem de ülkeler arasında gerçekleşmektedir. Son yıllarda çok daha öne çıkan göç olgusu, tüm dünyayı ilgilendiren bir konu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Hem göçün gerçekleşmesi hem de göç sonrası durum, siyasi ve ekonomik olarak önemli bir sorun olarak birçok bilim alanın inceleme konusu olmaktadır.
Göçün kadınlar üzerinde etkisi:
Kadınlar göç sürecinden en çok etkilenen riskli gruplar arasında yer almaktadır. Özellikle ülkelerinde yaşanan kriz nedeniyle göç etmek zorunda kalan gruplar içerisinde, kadınların özel gereksinimlerine dikkat çekilmektedir. Göç edilen toplumsal çevredeki farklı yaşam biçimi, ekonomik ve çalışma yönünden zor koşullar, dil engeli ve beraberinde gelen uyum sorunları bu kadınların ruhsal sağlığını olumsuz etkilemektedir. Göç etmiş, farklı kültürel gruplara sahip kadınların ruh sağlığını koruyup geliştirmek için bu grupların öncelikli riskli gruplar olarak ele alınması, gereksinim duyulan alanlarına yönelik çok yönlü girişimlerin başlatılması önemlidir.
Göç, çocuk, ergen ve ruh sağlığı:
Çocuk ve ergenler söz konusu olduğunda göç yaşantısının etkileri yetişkinlere oranla daha olumsuz öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan travmatik yaşam deneyimleri ve fiziksel-ruhsal büyümeyle aynı anda baş etmek zorunda olmalarıdır. Sosyalizasyonlarını ve gelişimlerini sürdüren çocuklar ve ergenler, hem büyümenin hem de yer değiştirmenin oluşturduğu stres ile baş etmek zorunda kalırlar. Göç etmiş çocuk, ergen ve gençler, kendilerini yeni ve eski kültürleri arasında bir seçim yapmak zorunda oldukları bir konumda bulmaktadırlar. Bu durumda; gelişim dönemlerinde beklenen kimlik gelişimi, benlik oluşumu, kendilik algısı ve ebeveynlerle ilişki alanlarında sarsılma ve savrulmalar yaşanabilmektedir.
Göç bir travma mıdır? Bizatihi psikolojik sorunlara yol açar mı? Açarsa ne tür sorunlara yol açar/açabilir?
Göçün bir travma olarak adlandırılmasından önce, göçün ne anlama geldiğini konuşmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Göç, dilimizde evini-barkını bırakarak, bir yerden başka bir yere gitmek, yerleşmek anlamında kullanılmaktadır. Göçün etkilerini araştırırken, sadece göçün sonucuna bakmak yeterli olmayacaktır. Göç; göç öncesi, göç süreci ve göç sonrasından oluşan 3 kademeli bir süreçtir. İnsanlar birçok nedenden ötürü göç etmek durumunda kalabilmektedir. Bu nedenle, göç öncesi dönemde, kişinin geride ne bıraktığını ve bu bıraktığı şeyin kendisi üzerindeki etkisini gözlemlemek önemli olacaktır. Kişi neleri kaybediyor ve bu kaybettiklerinin etkisi ne kadar derin? Zorunlu bir şekilde göç etmek zorunda kalan, örneğin bir savaşın ya da baskının-zulmün var olduğu bir ortamdan güvenlik nedeniyle göç eden bir kişinin, bu süreç içerisinde yaşadığı zorluğu, eziyeti travmatik olarak nitelendirebiliriz. Bunun yanı sıra, göç sürecinde yaşadığı zorluk, gideceği yere aidiyet hissetmesi de psikolojik olarak kişinin zorlanacağı alanlardan oluşmaktadır. Göç öncesinde yaşadığı zorluk, kayıplar ve sonrasında var olan yeni düzene adapte olma süreci kişiyi travmatik bir sürece itebilmektedir.
GÖÇ VE PSİKOLOJİ
Hem dünyada hem de daha az ve daha yavaş olmakla birlikte, ülkemizde ruh sağlığı uzmanları göçmenlerin psikolojisi ile daha ciddi bir şekilde ilgilenmeye başlamışlardır. Psikologlar, göç edenlerin uyum süreçlerinin anlamak için daha iyi modeller ve kuramlar geliştirmek amacıyla her zamankinden daha büyük gayretlerle araştırmalarına devam etmektedirler. Sosyal bilimciler, yaptıkları bu çalışmalarla göç edenlerin yeni kültürel çevrelerinde karşılaştıkları güçlüklerle baş etmelerine yardımcı olmaya çalışmaktadırlar. Psikolojide, yalnızca uyumu kolaylaştırmak için değil, aynı zamanda göç sürecinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin nasıl giderilebileceğini konu alan çalışmalar da yapmaktadırlar. Uluslararası göçlerin bu kadar hızlı ve kitlesel olarak artması bu tür çalışma alanlarını zorunlu kılmaktadır. Bu yöndeki çalışmalar; özellikle ABD, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya,İsveç, İngiltere ve Hollanda’da yoğunlaşmaktadır. Bu ülkelerin nüfus yapıları incelendiğinde, çalışmaların bu ülkelerde yoğunlaşmasının bir rastlantı olmadığı görülecektir. Bu ülkeler, dünyanın en kozmopolit ülkeleri oldukları kadar göçle ilgili en yoğun sorunları yaşayan ülkelerdirler. Bu ülkelerdeki göçle ilgili sorunların temelinde, yeni bir kültürel sistemde kültürleşme, yeni davranış normları kazanma, göç edilen toplumun dilini öğrenme ve değerlerine uyma problemleri olduğu kadar, göç alan ülkelerin kabul ve uyum olanakları da yatmaktadır. (Mainous, 1989; Rogler, 1983).
Berry ve Sam’in (1995) bildirdiğine göre; yapılan araştırmalar yalnızca göçün duygusal veya diğer hastalıklarla ilişkisine ışık tutmakla kalmamakta, biriken literatürün sonuçları aynı zamanda alandaki birçok kavramın ve kuramın netleşmesine ve karmaşıklıkların ortadan kalkmasına da katkıda bulunmaktadır.
Diğer yandan bu çalışmaların birçoğunun, sistematik olmayan, gelişigüzel ve sonuçları genellenemeyen çalışmalar oldukları bildirilmektedir. Mevcut durumda var olan kuram ve modellerin ampirik çalışmalarla bağlarının kurulması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar çözümlendiğinde, genellikle önceliğin göçmenler olmadığı ve asıl amacın göç alan ülkeye uyum ve göç alan yerdeki insanların çıkarları olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, yapılan çalışmaları bazen yanlı ve eksik kılmaktadır (Gün, 2007).
Göçmen ve mültecilerde en sık görülen ruhsal bozukluk ve sorunlar;
• Travma Sonrası Stres Bozukluğu
• Depresyon
• Anksiyete ve somatoform bozuklukları
• Şizofreni
• Uyku bozuklukları
• Kuşkucu, çekingen, içe kapalı bir davranış kalıpları
• Otoriteye ve yabancılara karşı güvensizlik
• Düşük benlik algısı
• Kimlik karmaşası
• Yalnızlık ve yalıtılmışlık duyguları
KAYNAKÇA
– Sevinç, G. , Kantar Davran, M. & Sevinç, M. R. (2018). TÜRKİYE’DE KIRDAN KENTE GÖÇ VE GÖÇÜN AİLE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ .
İktisadi İdari ve Siyasal Araştırmalar Dergisi , 3 (6) , 70-82 . DOI: 10.25204/iktisad.330930
– Tuzcu, A., & Ilgaz, A. (2015). Göçün kadın ruh sağlığı üzerine etkileri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7(1), 56-67.
Neşegül
Tebrik ediyorum. Böyle bir konu daha geniş kapsamlı ve bizzat kültürlere göre etkileri de incelenerek ele alınsa bilinenden çok daha farklı verilere Ulaşılabilir sanırım. Yani göç edenlerin kimliği dini inançları entellektüellik seviyeleri. Vs