
İlişki Anksiyetesi
İlişki anksiyetesi nedir?
İlişki kaygısı, yaşadığımız zorluklardan kaynaklanabilir. “İlişkim devam edecek mi, partnerime güvenebilir miyim?” gibi sorular sürekli kafamızı kurcalar. Hatta geçmişimizden kaynaklanan bağlanma sorunlarımız bile bu mücadeleyi vermemize neden olabilir.
Kaygı, hayatımızda kaçınılmaz ve çoğu zaman normal bir durumdur. Ancak bazen öyle bir noktaya gelir ki iki kişi arasındaki ilişkiyi ilerletmek mümkün olmaz. Eğer kaygımızın ilişkimize ket vurduğunu düşünüyorsak daha fazla zaman kaybetmeden yardım almak en doğru seçenek olur. Aksi halde bu şekilde ilişkiyi devam ettirmeye çalışırsak zihinsel ve fiziksel yorgunluk, partnerlerden biri ya da her ikisi için de duygusal sıkıntı, motivasyon eksikliği, mide, baş ve kas ağrısı gibi sorunlarla karşılaşabiliriz. Bu tarz bir kaygıya neden olan faktörlere geçmiş tecrübeleri, bağlanma tarzını, düşük özgüveni, sorgulama eğilimlerini, iletişim yeteneklerini örnek gösterebiliriz. Şimdi bu etkenlerin biraz üzerinde duralım.
- Geçmişteki olumsuz bir deneyim, gelecekte benzer bir tehdit hissettiğimizde tepki vermemize neden olur. Eğer zamanında bazı şeylere kırılmışsak bir sonraki ilişkilerimize temkinli yaklaşırız. Bu nedenden dolayı eğer siz ya da partneriniz zamanında herhangi bir travma yaşadıysanız bunu yeni ilişkinizden uzak tutmanız gerekir.
- Bağlanma tarzlarımız ise çocukluk yıllarımızda oluşur ve gelecek ilişkilerimizin hemen hemen hepsi üzerinde etkili olur. Örneğin kaygılı bağlanma stiline sahip olan bireyler, sevdiklerinin kendilerine olan ilgisini kaybetmelerinden korkarlar. Çekingen ve tetikte olup partnerinin gözünde kendi değerini sürekli merak eder. Diğer yandan ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini zamanında ifade ettiklerinden dolayı güvenli bir bağlanma stili geliştirilir. Bu çocuklar etraflarındaki yetişkinlere daha fazla tutunabilirler ya da romantik ilişkilerinde güvenceye ihtiyaç duyabilirler.
- Zayıf iletişim becerileri ve düşük özgüvene sahip olan birey, kendini nasıl ifade edeceğini bilemez. “Partnerim benim hakkımda nasıl hissediyor?, ona ne kadar güvenebilirim?, güvenli ve sevgi dolu bir ilişki içinde olmayı ne kadar hak ediyorum?” gibi sorular, kişide kaygılı durum yaratır. Bu konuda ilişki kaygısı üzerine dürüst konuşmalar yapmak ve duyguları olabildiğince paylaşmak yaralı olacaktır. Aksi halde bu sorulara yanıt vermemek ya da bir sonuca varmamak ilişki anksiyetesini önemli derecede artırır.
Peki partnerimizi sorgulamak ne kadar sağlıklıdır? Öncelikle sorgulama bir “güdü” olduğundan dolayı tamamıyla engellenebilecek bir şey değildir. Ancak bu eğilim, partneriniz ve sizin etkileşiminize müdahale etmeye başlarsa bu noktada sorunlar baş gösterir. Sorgulama eğiliminizin fazla olup olamadığını şu sorularla anlayabilirsiniz: partnerimin yaptığı seçimler/verdiği kararlar hakkında çok soru soruyor muyum?, onun niyetleri hakkında endişelenmek ne kadar zamanıma mal oluyor? Bu sorular doğrultusunda sorgulama eğiliminizin ilişkiniz üzerinde ne kadar olumsuz bir yeri olduğunu anlayabilirsiniz.
İlişki kaygısının da diğer kaygı türleri gibi hem fiziksel hem de zihinsel belirtileri bulunmaktadır. Hızlı nefes alma, kilo verme, konsantrasyonda eksiklik ve terleme gibi tepkiler görülebilir. Zihinsel belirtileri ise biraz daha açıklayalım. Partnerimiz bize deli gibi âşık olabilir, sürekli jestler yapıyor olabilir. Ama yine de “acaba beni gerçekten seviyor mu?” diye kendimizi sorgulamaktan alıkoyamayız. Eşinizin duygularından saplantı boyutuna varacak biçimde kuşkulanıyorsanız ilişki kaygınız olabilir. Peki diyelim ki bir gün ayrıldınız. Eşinizin sizi ne kadar özleyeceğini düşünür müsünüz? Ya da bir sorunla uğraşıyorsanız size ne kadar destek olacağını? Bazen kullanıldığınızı da hissediyor olabilirsiniz. Bu olumsuz ve hayali senaryoların hepsi ilişki kaygısını işaret eder. İlişkinize layık olmadığınızı düşünüyorsanız aktif olarak kendinizi sabote etmeye çalışıyor olabilirsiniz. Bunu fark etmeden, bilinçaltı bir eylem olarak da yapabilirisiniz. Örneğin eski sevgilinizle gizlice buluşmak, partnerinizi sürekli suçlamak, kavga ya da anlaşmazlık çıkartmak için yollar aramak bu endişeden kaynaklanabilir. Bir başka belirti olarak partnerinize temel bir güven eksikliğiniz olabilir. Sürekli olarak aldatma ya da yalan söyleme belirtileri arıyor olabilirsiniz. Bazen de işler orantısız hale gelir. Aslında o kadar üzülmenin gereksiz olduğu bir konuda alışılmadık derecede kızgın olursunuz. Belki de kasıtsız bir davranış sonucunda çok üzülmüşsünüzdür. Bunların hepsinin kaynağı ilişki kaygısı olabilir.
Peki, bu durumun sonuçları neler olabilir?
Öncelikle ilişkide bu tarz bir kaygı her iki tarafı da olumsuz etkiler. Uzun süreli ilişki kaygısı ele alınmazsa kolayca depresyona dönüşebilir. Kaygı ile önemli olan konulardan biri de tedavi edilmediği sürece yoğunluğunun ve sıklığının artarak devam edebilmesidir. Kaygının sonucu olan “yüzleşme” sizinle partneriniz arasında yersiz çatışmalara neden olabilir. İlişkinizde sürekli kontrol sahibi olmak da isteyebilirsiniz. Bunu ilişki kaygınızı yönetmenin sağlıklı bir yolu olarak düşünebilirsiniz ancak öyle değildir. Bu tür kontrol edici davranışlar ilişki üzerinde o kadar olumsuz etkilere neden olur ki hiç hazır olmadığınız anda sizi korktuğunuz sona götürür. Son olarak da hepimizin aşina olduğu “kendini gerçekleştiren kehanete” neden olur. İlişkide hatalı davranışları sürdürmeye devam edersek düşüncelerimiz eylemlerimize, eylemlerimiz de gerçeklerimize dönüşür.
Bu kaygıyı nasıl aşabiliriz?
Bir terapistle konuşmak başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Böylece endişelerinizi geride bırakır ve eşinizle daha sağlıklı bir bağlantı kurmaya odaklanabilirsiniz. Nasıl düşündüğünüzü yönetmeyi öğrenmek ise ilişki kaygınızın üstesinden gelmede bir başlangıç olabilir. Olumsuz düşünceleriniz, düşük özgüvenden kaynaklanan sorunlarınız, eşinizin hareketleri hakkında varsayımda bulunma eğilimleriniz varsa ilişkinizi iyileştirmek için bu düşüncelerinizi nasıl kontrol edeceğinizi öğrenmeniz gerekiyor demektir. Bu tür bir kaygı genellikle aşırı ve tutarsız bir endişenin sonucu olduğundan BDT, yeni beceriler geliştirmede yardımcı olabilir. Yeterince uyuyarak, sağlıklı beslenerek, nefes ve zihin egzersizleri yapmak fiziksel semptomlarınıza da iyi gelecektir. Terapinin yardımcı olacağı bir başka konu ise zayıf iletişiminizi güçlendirmek olacaktır. Böylelikle kontrolden çıkmadan önce kaygınızı nasıl ele alınacağını öğrenirsiniz.
Sinem GÖÇ
Sarı, Tuğba. “Romantik İlişkilerde Akılcı Olmayan İnançların ve Bağlanma Boyutlarının İlişki Doyumu Üzerindeki Yordayıcı Rolünün İncelenmesi”. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı: 37(2016): 204-216.https://www.psikologofisi.com/blog/iliski-anksiyetesi
Bir yanıt yazın