PSİKOTERAPİ MUTLULUK VAAD EDER Mİ?

Mutluluk Nedir?

Mutluluk kelimesinin sözlük anlamı bütün özlemlere, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumudur. Farklı lisanlarda kelimenin kökü farklı anlamlara karşılık gelmektedir. Örneğin; İngilizcede mutluluğun karşılığı olan “happiness” kelimesinin etimolojik kökü “happen” kelimesinden gelmektir. Happen kelimesi de şans, talih, tesadüfen olma anlamı taşımaktadır. Yunancada iyi olma; Latincede refah ve bolluk; Almancada şans ,talih ; Fransızcada mesut mutlu anlamına gelmektedir. Mutluluk kelimesi her lisanın kökünde farklı anlamlara denk gelirken psikoloji ve felsefede de farklı tanımlanmıştır. Psikoloji sözlüklerinde “sevinç duygusu,iyi olma,memnuniyet”, Felsefe sözlüklerinde “İnsan eylemlerinin ve çabalarının nihai ve en yüksek amacı olan hal, yaşamdaki en yüksek değer ya da hedefe ulaşma durumu, acının yokluğu ya da haz hali,”. “Yetkin düzeyde doymuşluk duygusu, eksiksiz esenlik” olarak tarif edilmektedir. Mutluluk günümüzde sadece felsefe disiplininin konusu değil aynı zamanda nöroloji, psikoloji, sosyoloji, iktisat gibi birçok disiplinin konusu olmaktadır. Dolayısıyla mutluluk iyi oluş, öznel iyi oluş, yaşam tatmini gibi birçok kavramı içinde barındıran üst bir kavram olarak kabul edilmekte ve her disiplinin kendi kuralları içerisinde değerlendirilmektedir. Psikolojide Mutluluk Mutluluk konusuna özel ilgi gösterenler ilk olarak hümanist psikologlar olmuştur denebilir. Maslow’un hümanist psikolojinin önemli kavramlarından biri olarak literatüre dâhil ettiği kendini gerçekleştirme kavramı, insani güçlerin, verimli ve yoğun bir hazla bir araya gelmesini ifade etmektedir. Maslow tarafından yaşam doyumu, mutluluk, coşku ve huzur gibi duygular ve sorunlarla başa çıkabilme yeteneği, kendini gerçekleştirme ile birlikte açığa çıkan öznel durumlar olarak belirtilirken, kendini gerçekleştirme ve mutluluk arasında Aristocu geleneğe dayanan bir ilişki kurulmuş olur. Hümanist Psikolojinin önemli isimlerinden Erich Fromm ise, “Erdem ve Mutluluk” adlı eserinde mutluluğu tanımlarken, mutluluğun canlılığın artması, duygu ve düşüncü keskinliği ve yaratıcılıkla ilgili olduğunu, mutsuzluğun ise bu yetenek ve fonksiyonların zayıflığı ile ilgili olduğunu vurgular. Genel olarak Fromm’un mutluluk anlayışında, mutluluk ve mutsuzluğun yalnızca bir ruh hali değil, tüm organizmanın içinde bulunduğu durumun ifadesi olarak bireyi kuşatan bir şey olduğu, ilaveten bireyin yeteneklerinin farkına vararak onları açığa çıkarması ve kendini gerçekleştirmesinin mutluluk için önemli bir kıstas olduğu söylenebilir Psikoterapide Danışan Açısından Mutluluğun Rolü Mutluluk psikoterapinin temel kavramlarından bir tanesidir. Terapiye gelen danışanların büyük çoğunluğu mutluluk ya da mutsuzluk ile ilgili problemlerle gelmektedirler. Başka bir deyişle, danışanların terapiye mutsuz oldukları için geldiklerini ifade etmek mümkündür. Terapi arayışı aslında mutlu olmak ya da en azından daha az mutsuz olmak arayışıdır. Mutluluk terapi sürecinde bu kadar merkezde duruyorken psikoterapi literatürü mutluluk çalışmalarından yoksundur. Bu yoksunluğun nedenlerini anlayabilmek için mutluluk kavramını nasıl açıkladığımıza ve mutluluk duygusunu terapide nasıl bir yere konumlandırdığımıza bakmak gerekir. Freud bir terapi sürecini, eğer danışan terapiyi tamamladıktan sonra çalışabilir ve sevebilir duruma gelirse başarılı bulduğunu söyler. Diğer taraftan Freud’un mutlak mutluluğa inancı yoktur. Freud’u takip eden psikanalitik gelenek de benzer bir görüşü benimsemiştir; terapiyle mutsuzluk azaltılabilir ya da acılar hafifletilebilir belki ama bu, danışanın, mutluluğa kavuşacağı anlamına gelmez. Terapide yapılan, basit bir deyişle; derin acıların yerine günlük problemleri koymaktır. Mutluluğun anlaşılmaz, tarifi zor ve gizemli bir duygu olduğu söylenegelir. Onu yakalamak için ne kadar çabalanırsa çabalansın, o hep ulaşılmazdır. Ernst Bloch İzler kitabında mutluluğun bireyin yaklaşmasıyla uzaklaşıveren bir duygu olduğunu şöyle anlatmıştır : Şimdi ve burada sahip olduklarımızın herhalde en az farkındayız. İnsan istenen şeyi elde edip sokağa çıktığında, sevinçli birinin içinden nasıl göründüğüne şahit olması az buz şey değildir ama, aynı zamanda insanın içinde de bir şey yerle bir edilmiştir. Çünkü mutluluğu oldukça renkli bir şekilde, yani aslında olduğu gibi, gözünün önünden geçerken gören deminki rüya, dibe çökmüştür. Artık ödül tam da oradadır ve bu yüzden yeterince de yoktur, az önce yaşananın buharında gizlidir, çok geçmeden de insanın içinde yüzdüğü bildik sulara karışır. Keder daha derinlemesine delip geçer, zira bize, henüz olduğumuz hale daha yakındır; tam da bu yüzden asla saf ve yalın haliyle -keşke daha çok olabilseydik- sevinçli olunmaz. Deriz ya, aklımıza fokur fokur kaynayarak bir şey geldiğinde, bu çoğunlukla pek de hayırlı bir şey değildir. Mutluluk ‘şimdi’de, ‘şimdi’nin içine düştüğünde daha kolay soğur. Çoğunlukla da öncesi ve sonrasında, çıkageldiği andan daha mutludur. Terapiye başvuran bireylerin mutsuz olmaktan yakındıklarına sık rastlamak mümkündür. Danışanların kendi hayatlarında elde etmeyi başaramadıkları mutluluğa ulaşma arzuları/beklentileriyle terapiye geldiklerinin farkında olmak terapistler açısından oldukça önemlidir. Oysa Freud, psikanalizde amacın histerik acıyı sıradan mutsuzluğa dönüştürmek olduğunu söyler. Mutsuzluk ve patoloji arasındaki ayrımı insanın dışından ve içinden kaynaklı mutsuzluk temelinde ele alan Freud, patolojik çaresizliğin insanın kendi iç çatışmalarından kaynaklı olduğunu ancak mutsuzluğun dış çevre kaynaklı olduğunu ve patolojik olmayan bir bakışın bu mutsuzluğu kabullenerek onunla başa çıkabileceğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, psikanaliz bireyin bu sıradan mutsuzlukla mücadele etme konusunda daha donanımlı hale geleceğini savunmaktadır. Amacı mutlu olmak olan danışana sıradan mutsuzluk vaat etmek ilk anda pek akıllıca görünmemektedir. Histeri Üzerine İncelemeler (1895) kitabında Freud bu konudan şöyle bahseder: Ben hastalarıma onlara yardım edeceğime dair söz verdiğimde… Çoğu zaman şu itirazla karşılaşıyorum: ” Siz bana, sahip olduğum problemlerin büyük olasılıkla yaşadığım olaylar ya da geçmiş tecrübelerle bağlantılı olduğunu söylüyorsunuz, ve yaşananları değiştirmek de elinizde olmadığına göre… Bana yardım edebileceğinizi nasıl düşünebiliyorsunuz? ” Ve ben de onlara şu cevabı veriyorum: “Şüphesiz kader benim yöntemlerimden çok daha kolay bir şekilde rahatsızlıklarınızdan kurtulmanıza yardımcı olurdu. Fakat derin acılarınızı sıradan mutsuzluklara dönüştürebilirsek, rahatsızlıklarınızdan kurtulmaktan daha fazlasını kazanmış olacaksınız. Sağlıklı bir ruhsallık sayesinde ileride yaşayacağınız mutsuzluklarla mücadele edebileceğiniz bir zırhınız olacak.Terapide ortaya çıkan mutluluk duygusu terapiste danışanı ile ilgili pek çok şey anlatabilir. Bazı danışanlar için mutluluk bir reddetme,olarak kendini gösterebilirken;bazı danışanlarda da mutluluk,danışanlar tarafından bastırma yoluyla acıyla başa çıkma mekanizması olarak kendini gösterebilir. Başka bir deyişle, mutlu olmak ya da görünmek isteyen insanın hayatındaki olumsuz materyali bastırarak mutluluğu bunun için bir araç olarak kullandığına rastlamak mümkündür. Kötü yaşantılarını gülerek anlatan danışanlar bu duruma örnek gösterilebilir. Mutluluk onları dağılmaktan kurtaran bir kalkan görevi görmektedir. Bu kalkanı farkında olarak ya da olmayarak kullanabilirler. Psikoterapide Terapist Açısından Mutluluğun Rolü Terapide mutluluk duygusunu çalışırken, danışanların mutluluk tanımlarının ve bu tanımın altında yatan anlamların farkında olmak terapistler için önem arz etmektedir. Averill ve More mutluluğun kişinin yaşamını bir bütün olarak değerlendirdiğinde elde ettiği bir duygu olduğunu ve bu duygunun aslında kişinin en derin amaç ve ideallerine temas ettiğini söyler. Aslında bu sebeple, bu duygudan bahsedebilmek için, kişinin bütün bahanelerini bir kenara bırakmasının ve başarılarını kabul ettiği gibi eksikliklerini de kabul etmesinin önemli olduğunu vurgular. Öfke ya da üzüntü duygusuna baktığımızda, kişinin kendi amaçları ve idealleriyle uyuşmayan bir durum karşısında doğan ve bize sağlıklı uyumsal bilgi sunmasıyla işlevsel olan duygular olduğunu; mutluluğun ise, kişinin yaşamında birçok ve farklı alanlarda var olan amaç ve ideallerinin gerçekleşmesi sonucu hissedilen bir duygu olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple, mutluluğu hissetmek diğer duygulara göre biraz daha zor görünmektedir. Ayrıca bu durum mutluluğu, hem danışan hem de terapist açısından ele alınması zor bir konu haline getirmektedir. Eksiklik kuramına göre; kişiler mutluluklarını, içinde bulundukları durumları, performanslarını ya da kendilerini nasıl gördüklerini, bazı standartlarla kıyaslayarak belirlerler . Eğer bu kıyaslamada elde edilen sonuç olumlu ise mutluluk artmakta; fakat sonuç olumsuz ise mutluluğa gölge düşmektedir.; terapist tarafından mutluluğun nasıl yaşandığı ve ele alındığı terapi ortamını etkileyen bir durumdur. Terapistlerin, diğer temel duygulardan farklı olan bu pozitif duygunun, terapi seansları içerisinde sorgulanmasına gereken önemi vermeleri gerektiği düşünülmektedir. Terapistler,danışanın mutluluk diye tanımladığı duygusunun, bir kurgudan mı ibaret olduğu ya da altında yatan temel duygularının neler olduğu konusunda şüpheci davranmalı, onların döngüsüne girerek, yaşadıkları kurgunun bir parçası olmamaya özen göstermelidirler. Bu sebeple terapistlerin de,mutluluğu ve mutsuzluğu nasıl tanımladığı,ne kadar hissedebildiği ya da hissedilen mutsuzluğun ne kadar farkında olduğunu sorgulaması önemlidir Sonuç olarak Psikoloji teorileri ve terapi süreci içinde mutluluğu aradığımız bu yazıda,Psikoterapinin amacının kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarına bakmayı öğreterek kişiye farkındalık kazandırmak olduğunu görmekteyiz.Psikoterapi kişilerin sorunlarıyla başa çıkabilme yeteneklerinin gelişmesine önayak olur.Burada bilinmesi gereken önemli nokta psikoterapi sürecinin mutluluk dağıtan ve çözüm üreten bir süreç olmadığıdır. Elbette kendini tanımak, sorunların üstesinden gelebilmek kişiyi mutlu hissettirebilir. Fakat bu süreç bir çiçek yetiştirmek için gereken süreç ile benzerdir. Irvin David Yalom’un da dediği gibi “Terapinin hedefi, bir amaca yönelik yaşamanın önündeki engelleri kaldırmak ve kişilerin kendi eylemlerinin sorumluluğunu almalarına yardımcı olmaktır, onlara çözümler sunmak değildir.”

AYNUR SILA DUMAN

KAYNAKÇA

Yalvaç Arıcı, H. (2020). Mutluluk tarihi. Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 9, 217-243 219.

BALCI ARVAS,F.(2017). Psikolojide ve İslam Düşünce Geleneğinde Mutluluk Kavramı: Karşılaştırmalı Bir Çalışma. İNSAN VE TOPLUM BİLİMLERİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ,6(4),109-128. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1173102 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/340074 https://www.psikomental.com.tr/psikoterapi-mutlu-eder-mi/ Mutluluğu Ararken: Teorik Yaklaşımlar ve PsikoterapiyeYönelik Çıkarımlar Yıl 2014, Cilt 1, Sayı 2, 40 – 54, 01.06.2014

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

g

An legimus similique intellegam mel, eum nibh tollit assentior ad. Mei ei platonem inciderint.

e