ŞİDDET VE KADIN
Şiddet olgusu kendini hayatın her alanında gösterirken gerek dünyada gerekse ülkemizde karşımıza en çok ‘’ kadına yönelik şiddet ‘’ çıkmaktadır. Kadına yönelik şiddet, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren çok ciddi insan hakları ihlallerine yol açan ve şiddete maruz kalan kadınlarda hem fiziksel hem de psikolojik sağlık sorunları doğuran bir toplumsa sağlık problemidir (Özlem Ö., Özkan Ö., Tapan,2016). Kadına yönelik şiddet, temel hakların ve özgürlüklerinin ihlali olup, kadınlar ve erkekler arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan önemli bir sorundur (Akkaş, Uyanık, 2016).
Gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın bütün toplumlarda kadın, şiddete ve baskıya uğrayıp küçük düşürülmektedir. Çoğu toplumda kadına yönelik olan şiddet eylemleri normal bir davranış olarak görülmekte ve şiddete uğrayan kadınlar için güvenilir, ciddi destek sistemlerinin ve şiddete yönelik yasal düzenlemelerin yetersiz olması şiddetin artmasına neden olmaktadır (Özlem Ö., Özkan Ö., Tapan,2016). Kadına yönelik şiddetin en büyük sebeplerinden biri, yetiştirme tarzıyla beraber toplumda mazur görülmesi ve kadında güç gösterme ve otorite kurma amacı güdülmesidir. Bu sebeplerin yanına eğitimsizlik, yetersiz yaptırımlar, özgüven eksikliği, ekonomik problemler ve işsizlik, ailevi problemler ve geçimsizlik, medyanın olumsuz etkileri, alkol, kumar ve madde bağımlılığı da eklenebilir.
Kadına uygulanan şiddet hem ev içinde hem de toplumda gerçekleşmektedir. Ancak yapılan araştırmalara göre şiddete kadınlar daha çok aile içinde maruz kalmaktadır. Çünkü aile dışında kadının karşılaştığı şiddetten toplum sorumlu tutulurken aile içerisinde uygulanan şiddet, ailenin özel bir alan olduğu düşüncesiyle gizlenmekte ya da toplumsal müdahale ile karşılaşmamaktadır (Özlem Ö., Özkan Ö., Tapan,2016). Birçok kadın gördüğü tüm şiddet türlerine rağmen, şiddet sonucunda kurum ve kuruluşlara başvurmuyor. Kadındaki sosyal statü kaygısı, toplumsal ve ailevi baskılar, özellikle ekonomik baskı ve kaygılar, sosyal çevre baskısı, kendine güvenmeme ve toplumsal cinsiyet rollerinin etkisiyle evliliklerini, ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor ve bir gün düzelir diye ümit ederek bu tür muamelelere sessiz kalıyor. Ancak uygulanan şiddet bu süreçte kadınları etkileyerek kalıcı ve derin izler bırakıyor.
Kadına yönelik oluşan şiddet olgusunu fiziksel, cinsel, ekonomik ve diğerleri kadar sık karşılaşılan ama anlaşılması bir o kadar da zor olan psikolojik şiddet olarak gruplayabiliriz. Kadını küçük görerek, onun bir işi yapamayacağını, beceremeyeceğini belirten ithamlarda bulunma, kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, bağırma, lakap takma, davranışlarını sürekli olarak eleştirme, emir yağdırma, surat asma, davranışlarını ve yaptıklarını sürekli olarak kontrol etme, iş hayatında ve sosyal yaşamda kadının karşısına çıkan fırsatlara engel olma gibi pek çok davranış kadına yönelik uygulanan psikolojik şiddettir (Akkaş, Uyanık, 2016).
ŞİDDETE KARŞI KADINLARIN GÜNLÜK YAŞAMLARI NASIL ETKİLENİR?
Travmatik bir deneyim olan şiddeti, tekrar tekrar yaşayan kadınlar zamanla bu sorunlara karşı hissizleşmeye başlayabilir. Yaşadıklarını normal kabul edip hissettikleri duyguların farkında olmayacak bir sürece girebilirler. Kadınların gördüğü şiddet devam ettikçe bu durumla yaşayabilmek adına kadınlar, kendi duygularına mesafe koyabilirler. Fakat yaşadıkları stres bedenlerinde kronik bir uyarılmışlık oluşturduğu için şiddet gören kadınlarda sıklıkla psikolojik kökenli bedensel etkiler olan psikosomatik belirtiler görülebilir. Bu belirtiler vücudun belirli bir bölgesinde örneğin, baş, karın, bel ve sırt vb. bölgesel nitelikte bir ağrı şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, genel bir yorgunluk hali olarak da ortaya çıkabilir.
Şiddete maruz kalan kadınlarda en yakın ilişkide olduğu kişi tarafından değersizleştirilmek bu kişilerin güvenlik hissini zedeler. Dolayısıyla bir kadın şiddete maruz kaldığında hem güvende olmadığını hem de değersiz olduğunu hissetmeye başlar. Güvenlik ve değerlilik insanın var oluşunun temel ihtiyaçlarından bir tanesi olduğu için bunları hissetmeyen kişide çeşitli zorlanmalar meydana gelmeye başlar. Şiddete maruz kalan kadınlarda yoğun korku, kontrolsüzlük hissi oldukça yaygın olmasından ötürü kişi çaresizliğe de sürüklenir.
Ayrıca şiddetin insan hayatını tehdit eden önemli bir unsur olmasından ötürü güvenlik inancı zedelenen kadın yoğun kaygılar yaşamaya başlayabilir. Kaygı, güvenin hissedilmediği ortamlarda büyümek için oldukça uygun bir duygudur. Bu nedenle, şiddete maruz kalan kadınlarda günlük hayatta yaşadıkları kaygı seviyeleri yükselmeye başlar. Yoğun ve süreklilik kazanan bu kaygı duygusu kişide anksiyete bozukluklarına neden olabilir. Şiddete maruz kalan kadınlarda öz-yeterlilik düşünceleri zedelenmeye başlayabilir. Çünkü değersiz hissettirilmek, kendimize dair yeterliliklerin de sorgulanması ile sonuçlanabilir.
Unutmayalım ki kadına yönelik şiddet dünyada yaşayan bütün insanların evrensel sorunudur.
MERVE İZBUL
KAYNAKÇA:
- Akkaş, İ., & UYANIK, Z. (2016). Kadina Yönelik Şiddet. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 6(1), 32-42.
- Damka, Z. (2009). Sığınma evinde kalan şiddet mağduru kadınlar: anksiyete duyarlığı, travmaya bağlı suçluluk, travma sonrası stres bozukluğu ve psikolojik belirtiler (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
- Öztürk, Ö., Öztürk, Ö., & Tapan, B. (2016). Kadına yönelik şiddetin kadın ve toplum sağlığı üzerine etkileri. Sağlık Akademisyenleri Dergisi, 3(4), 139-144.
.
Bir yanıt yazın