OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK TANIMI VE BELİRTİLERİ

Dünya genelinde toplumun yaklaşık yüzde iki ila üçünde görülen ve kronik bir zihinsel hastalık olan Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) hem depresyon, aksiyete bozukluğu, biriktirme bozukluğu ve madde kullanımını takiben en sık rastlanılan psikolojik hastalık olması hem de görülme sıklığına rağmen yeterli ve doğru teşhisin yapılamaması veya teşhisin gecikmesi sebebiyle daha detaylı incelenmesi ve toplum tarafından bilinirliğinin arttırılması gereken bir rahatsızlıktır (Mathews, 2021). OKB kişinin günlük aktivitelerini gerçekleştirirken fazlaca efor sarf edebileceği durumlar ile karşılaşmasına ve gereksiz zaman kaybına yol açabilmesi sonucunda bireyin fonksiyonelliğinin azalmasına, ayrıca kişisel ilişkilerinde zorluklarla karşılaşmasına sebep olabilir. OKB iki temel boyutu ile değerlendirilir: Obsesif düşünceler ve kompulsif davranışlar. Obsesif düşünceler kişinin isteği dışında gerçekleşen, zamansızca düşünce sürecini bölerek araya giren, tekrarlayan ve genellikle bireyin kaygı ve sıkıntı hissi yaşamasına sebep olan fikirler, dürtüler, motivasyonlar ve görüntüler olarak tanımlanabilir. Öte yandan kompulsif davranışlar ise obsesif düşünceler dolayısıyla yaşanan rahatsızlık hislerini azaltabilmek amacıyla gerçekleştirilen, tekrarlayıcı, bireyin kendisi tarafından oluşturulan rituel içerikli anlamlar taşıyabilen davranış biçimleridir (Mathews, 2021). Kompulsif davranışlar sıklıkla belli bir sayıda ve kişinin kendisinin çizdiği kurallar çerçevesinde tekrarlanır ancak zaman zaman net olarak belirlenen bir davranış paterni göstermeksizin sadece kişiye o davranışın doğru davranış şekli olduğu hissini yaşatması da kompulsif davranışların özelliğidir. Obsesif düşüncelere ve kompulsif davranışlara OKB olan bireylerin büyük çoğunluğunda beraber rastlansa da her zaman birlikte deneyimlenmeleri gerekmez, kimi OKB hastaları sadece obsesif düşünceler ile kimileri ise yalnızca kompulsif davranışlar ile başa çıkmaya çalışıyor olabilir (Mathews, 2021).

Yukarıda belirtilen OKB boyutlarının kaygı ve sıkıntı hislerini içeriyor olması kaygı bozukluğu ile karıştırılmasına neden olmamalıdır. Obsesif düşünceler ile boğuşan bir bireyin bu durumda kaygı hissetmesi doğal bir süreçtir ancak kaygı bozukluğunun aksine OKB hastaları obsesif düşüncelerinin rasyonel olmadığı ve mantıksal olarak temele oturtulamayacağının çoğu zaman farkındadır ancak maalesef bu bilinçli duruma rağmen düşünceleri dürtüsel olarak zihnini kaplar, çözümlenip son bulamaz veya bastırılamaz. Rahatsızlık ve durmadan yenilenen istemsiz düşünceler sonucunda sıkıntı yaşayan birey kompulsif davranışlara başvurabilir ve bu davranışların amaçlarından biri yaşanan kaygı hissinin azaltılmasıdır. Lakin, kaygı bozukluklarında anksiyeteyi azaltması umulan davranışlarda görülmediği üzere OKB hastalarının kompulsif davranışları Bürgy (2019) tarafından bahsedilen başka bir amaca daha hizmet eder: yaşanan “eksiklik” hissini azaltmaya. Bu yaklaşım OKB hastalarının devamlı bir eksikliği ve tamamlanamamışlık hissini yaşadıkları, bu duyguyu ve nedenlerini kesin bir şekilde kelimelere dökmeyi başaramasalar bile duygularını, duygulanımlarını, düşüncelerini ve hareketlerini tamamlanmamış olarak algıladıklarını savunur. Böylece obsesif düşünceleri takiben açığa çıkan kompulsif davranışların yarıda kaldığı biçiminde deneyimlenen düşünce ve duyguların tamamlanmış olarak algılanabilmesi amacıyla gerçekleştirildiğini ortaya koyar. Her halükarda, aksiyeteyi azaltmak veya tamamlanma hissine ulaşabilmek güdüsüyle gerçekleşmiş olsa da kompulsif davranışlar obsesif düşüncelere çözüm oluşturmaz, kısa vadeli rahatlama sağlasalar dâhi tekrar tekrar yaşanırlar.

OKB’nin şiddeti, bireyin OKB semptomlarını yaşama sıklığı ile pozitif ilişki gösterecek biçimde belirlenir. Diğer bir deyişle, OKB semptomlarını sıklıkla yaşayan bir birey şiddetli OKB deneyimlemektedir. Obsesif düşünceler ve kompulsif davranışlar belli temalar etrafında şekillenmeleri bakımından sınıflandırılabilmektedir. OKB’nin başlıca temasal sınıflandırmaları bulaşma ve temizlik, simetri, batıl inanç ve mükemmeliyetçilik, tabu düşünceleri ve onlardan kaynaklanan korkular, fiziksel zarara yönelik korkular ve biriktirme davranışı olarak verilebilir (Bürgy, 2019). Burada sıralanan temalar çerçevesinde OKB hastaları tarafından deneyimlenen düşünceler ve davranışlar başka psikolojik hastalıkların semptomları ile benzerlik gösterebilir ve OKB teşhisinin doğru bir biçimde konmasında zorluğa ya da gecikmeye sebebiyet verebilir. Örneğin başka bir yaygın psikolojik hastalık olan biriktirme bozukluğu olan bireyler de OKB’nin biriktirme temasından davranışlar gösteren bir kişi ile benzer şekilde objeleri toplar ve bu bakımdan iki zihinsel hastalığın karıştırılabilme potansiyeli vardır. Ancak detaylı ve doğru bir yaklaşım ile ele alındığında, biriktirme bozukluğuna sahip bireylerin daha sonra ihtiyaç duyabileceklerine olan inançları sebebiyle günlük hayatta sıklıkla karşılaşılabilen malzemeleri bile topladığı, OKB’nin biriktirme temasından semptomlar gösteren bir bireyin ise daha çok obsesif düşünceler sonucu irrasyonel korkular yaşayarak bu korkularından kaynaklanan daha spesifik ve nadir görülen objelere ilgi duydukları ve onları biriktirmeye yatkın oldukları anlaşılabilir. OKB teşhisinin yetersizliğindeki nedenlerden bir diğeri ise, bazı temasal OKB sınıflandırmalarının halk tarafından medya aracılığı ile tanınmış olmasına rağmen bazı temasal belirtilerin göz önünde bulundurulmaması ve insanların genel olarak bu semptomlara karşı bilinçsiz olmasıdır. Birçok OKB hastası obsesif düşüncelerinin mantıksızlığının ve kompulsif davranışlarının zamanlarını gereksiz harcamalarına sebep olarak fonksiyonelliklerini düşürdüğünün farkındadır. Ancak semptomlarını yaşadıkları OKB teması kendilerini ve yaşadıkları deneyimleri yorumlamalarına, dolayısıyla da çözüm arayışı motivasyonlarına ve yöntemlerine yansıyabilir. Bir örnek vermek gerekirse, OKB’nin bulaşma ve temizlik temasından semptomlar yaşayan bir kişinin gerek hayatında karşılaştığı deneyimler gerekse medya aracılığı ile elde ettiği bilgiler sonucu temizlik konusunda kendisinin de farkında olduğu aşırı meşguliyetini OKB ile ilişkilendirebilme ve bu konuda yardım almaya yönelme olasılığı yüksektir. Bunun aksine, tabu düşünceleri ve onlardan kaynaklanan korkular teması çerçevesinde semptomlar gösteren bir bireyin kendisinde fark ettiği obsesif düşünce ve kompulsif davranışları bu konuda yeterli bilince sahip olmaması nedeniyle hastalık olarak yorumlaması zordur. Böyle birinin kendisini daha çok “deliriyor olabileceği” şeklinde değerlendirmesi, sorunlarını danışması durumunda yargılanabileceği veya toplumdan dışlanabileceği endişesi içine kapanmasına, psikolojik destek almaya isteksiz olmasına ve teşhisin düzgün bir şekilde yapılamamasına sebep olabilir (Mathews, 2021).

OKB teşhisindeki yanlışlar ve gecikmeler göz önüne alındığında, toplumun bu yaygın hastalık konusunda bilinçlendirilmesinin ve teşhisin bu alanda çalışan uzmanlar tarafından (semptomların öteki psikolojik hastalık belirtilerinden doğru bir biçimde ayırt edilebilmesi özelinde) yapılması gerektiğinin önemi vurgulanmalıdır. Toplumda her elli kişiden en az birinde görülen OKB’nin cinsiyetler arası dağılımı neredeyse eşittir fakat cinsiyetler bakımından semptomların başlama yaşı farklılık gösterebilir. Belirtilerin görülmeye başladığı evreler “çift tepeli” bir grafik ile gösterilir, birincil maksimum değer erkeklerde 10 yaş dolayında gözlemlenirken, kadınlarda ilk evre 11 yaş dolayında gösterilmektedir. Bununla birlikte semptomların ikincil evresi (ikinci maksimum değer) her iki cinsiyet için de ortalama 23 yaştır. Kadınların üreme sistemi ile ilgili olarak yaşayabilecekleri majör olaylar (gebelik, doğum, menopoza girmek gibi) da OKB semptomlarını tetikleyici olabilmektedir (Mathews, 2021).

OKB tedavisinde en etkili yöntemin Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT) olduğu bilinmektedir fakat bunun yanı sıra BDT’nin istenilen faydayı göstermemesi durumunda uygulanabilecek ilaç tedavisi seçenekleri ve özellikle ilaç tedavisinin de yetersiz kalması durumunda başvurulabilecek nöromodulasyon (beynin manyetik alan aracılığı ile uyarılması) tekniği de mevcuttur (Mathews, 2021).

Defne Akdemir

Kaynakça

Bürgy, M. (2019). Phenomenology of obsessive compulsive disorder: A methodologically structured overview. Psychopathology, 52(3), 174-183. https://doi.org/10.1159/000501165

Mathews, C. (2021). Obsessive-compulsive disorders. Continuum (Minneapolis, Minn.), 27(6), 1764-1784. https://doi.org/10.1212/CON.0000000000001011

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

g

An legimus similique intellegam mel, eum nibh tollit assentior ad. Mei ei platonem inciderint.

e