
KRALİÇE ARI SENDROMU
Kültürel bağlamda ele alınması gereken kraliçe arı sendromu, erkek egemen toplumlarda kadınların ilerlemesinin engellenmesi sonucunda ortaya çıkan ve kadınların kadınlara yaptığı ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır (Derks, vd, 2011). Kraliçe arı, güçlü kadınları sembolize etmekle beraber kariyerinin engelleneceğini düşünen kadının davranışlarını da simgelemektedir. Statü açısından üst pozisyonda olan kadınların dayanışmadan kaçarak kendi konumlarını korumaya çalışmaları durumunu da kapsamaktadır (Germek, 2020). Erkeğin egemen kabul edildiği veya egemen oluğu bir toplumda kadının başarısı da diğer kadınlara oldukça cazip gelmektedir. Böylece erkekten ziyade kadına odaklanan bir diğer kadın, statü sahibi olan kadın için tehlike unsuru olarak kabul edilir. Doğanın kanunu olarak statü sahibi kadın, konumunu garanti altında tutmak ve korumak için çaba sarf eder. Bunun sonucu olarak da bir metafor olarak tanımlayabileceğimiz ‘kraliçe arı sendromu’ ortaya çıkar: Kadın kadının yeteneklerini görmezden gelir, diğeriyle liderlik yarışına girer ve kadına mobbing uygulamaya başlar. Birçok zorlukla baş ederek liderlik vasfı kazanmış olan kadınlar bu gücü kaybetmek istemeyerek aslında kendini ve pozisyonunu korumak ister ve istemsiz olarak diğer kadınları engeller. Çünkü bu konumu kazanan kadınlar erkeksi özellikleri benimseyerek kazanmıştır. Ayrıca başarılı liderler ve kadın rolleri hakkında kalıplaşmış düşünceler, kadınların yüksek pozisyonlara ulaşması için bir dezavantajdır. Sonuç olarak ‘kraliçe arı sendromu’ cinsiyet eşitsizliğinden ziyade cinsiyet ayrımcılığının bir sonucudur.
Kimi kadınlar birbirini motive ederek başarıya ulaştırmaya çalışırken kimileri de bahsedilen bu fırsatları engelleyerek kendilerini öne çıkarma yarışı içerisinde olurlar. Böylece kraliçe arı sendromu meydana çıkar. Bu sendrom, kadının kadınla olan rekabetinden kaynaklanmaktadır ancak erkek hakimiyetinde olan ortamda kadınlara yönelik kalıp yargılar tarafından da tetiklenmektedir. Bu yargı, Tajfel ve Turner’a (1979) göre, bireylerin temel kimliklerinin cinsiyetlerinin bir parçası olduğunu açıklayan sosyal kimlik teorisine dayanmaktadır (akt. Derks, Laar ve Ellemers, 2016). Teoriye göre, dezavantajlı konumdaki kişiler azınlıkta olduğunda kendi gruplarını değersiz ya da kabul edilemez olarak görmektedirler (Derks, Laar ve Ellemers, 2006). Bu durumda, kadınlar dezavantajlı kabul edildiği için yükselme çabası ile beraber ortaya çıkan ve engel teşkil eden unsurlar farklı bir muamele ortaya çıkarmaktadır.
Arı kolonilerinde tüm işçi arıların, -daha büyük olan ve hızlı gelişim sağlayan arıya- özel bir özen gösterdiği; onun beslenmesi, temizliği ve güvenliği gibi tüm ihtiyaçlarını karşıladıkları, koloninin devamlılığını ve düzenini sağlayan ve varlığı diğer arılar için hayati önem taşıyan bir ‘kraliçe arı’ mevcuttur. Her kovanda yalnızca tek bir tane kraliçe arı bulunur. Kraliçe arı da bunun farkında olduğu için, statüsünü korumak için elinden geleni yapar çünkü kovanda üç yıllık bir saltanatı vardır.
Kraliçe arılar, erkeksi rollere bürünüp kendilerini üstün gördükleri için sürekli çok çalışmak durumunda olduklarının farkındadır. Bu yüzden de her türlü fedakârlıkta bulunma eğilimindedirler: Hemcinsleri ile olan iletişimdeki bozulmalar, aile ile yeteri kadar ilgilenmeme, kendini kısıtlama gibi. Böylece sürekli bir yere yetişme, ileriye tırmanma yarışı içerisindedirler. Bunun sonucunda da toplumda hırslı, doyumsuz, aceleci, rekabetçi, benmerkezci olarak görülürler. Ancak unutulmamalıdır ki onları bu duruma iten pek çok unsur söz konusudur: Ezmek, dedikodu mekanizması, yıldırmak, cinsiyet eşitsizliği, yok saymak, hakaret, kaba davranışlar, sınırlı kariyer olanakları, kıskançlık, maaş, yavaş terfi, adaletsiz örgüt politikaları, güvensizlik…
Kraliçe arı sendromu yaşayan kişiler kendilerini diğerlerinden farklı kılan bazı özelliklere sahiptirler:
*Erkeksi özelliklerle rekabet etme
*Liderlik etmeye uğraşmak
*Kadınlara kötü muamele ve şiddet eğilimi
*Aile hayatından fedakârlık etme
*Kendini kanıtlamaya çalışmak
*Üstünlük kurmaya çalışmak ve buna olan inanç
*Hemcinslerine karşı olan hırs
*İşbirliğinden vazgeçme
*Kararlı davranmak
*Bazı toplum kalıp yargılarına uyma
*Kıskançlık ve kin duyma
Sonuç olarak bu sendrom, hemen her kültürde ortaya çıkabilecek bir durumdur. Toplumun cinsiyetçi olduğu fikrinden uzaklaşıp aynı olumsuzlukların erkekler için de ortaya çıkabileceğini unutmamak daha faydalı olacaktır. Bu durumun kadınlar için ele alınması, kariyer yükselmesinin erkeklerden ziyade kadınlar için daha fazla kalıp yargı ile dolu olmasından kaynaklanıp yükselmek için daha fazla gerekmesindendir. Kraliçe arılar herhangi bir tehdit unsuruna karşı iğnelerini çıkarmakta ve kullanmaktadır. Kardeşleri ile tek bir kraliçe kalana kadar verdikleri mücadele bunun bir örneğidir. Böylece liderlik vasfını göstermek için erkeksi davranışlar çoğunlukla ön plandadır.
KAYNAKÇA
*Derks, B.,Van Laar, C., Ellemer, N. and Raghoe, G. (2015). Extending the Queen Bee Effect: How Hindustani Workers Cope with Disadvantage by Distancing the Self from the Group. Journal of Social Issues 71:476-496.
* Derks, B.,Van Laar, C., Ellemer, N. and De Groot, K. (2011).Gender- BiasPrimes Elicit Queen-Bee Responses Among Senior Policewomen. Psychological Science, 22 (10), 1243-1249. https:/doi.org/ 10.1177/0956797611417258
* Yönetim ve Organizasyon Sendromları – Google Kitaplar
* Pembe_Taciz-libre.pdf (d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net)
Gamze Taşkaya
Bir yanıt yazın