BÜYÜMÜŞ DE KÜÇÜLMÜŞ: Çocuklarda Ebeveynleşme

Etrafınızda yaşıtlarından farklı davranan, erken yaşta olgunlaşmış bir çocuk/ergen gördüyseniz veya bu kişi sizseniz “büyümüş de küçülmüş” deyimini illaki duymuşsunuzdur. Hatta ebeveynleriniz bu durumu takdir etmiş bile olabilir. Bu deyimin psikoloji bilimindeki karşılığına çocuklarda ebeveynleşme durumu diyebiliriz.

Peki, nedir bu ‘ebeveynleşme’?

Ebeveynleşme, aile sınırlarının bozulması ve anne ile babanın sorumluluklarının çocuk tarafından üstlenilmesi anlamına gelir.

Aile sistemleri teorisyeni Salvador Minuchin tarafından ortaya atılan ebeveynleşme kavramı iki tipten oluşur: Araçsal ve Duygusal Ebeveynleşme.

Araçsal ebeveynleşme; eve alışveriş yapma, para kazanma, faturaları ya da kirayı ödeme gibi finansal sorumlulukların çocuk tarafından üstlenmesidir. Bu duruma genellikle aile üyelerinden birinin kronik bir hastalığının olması sonucu rastlanır.

Duygusal ebeveynleşme ise; çocuğun kardeşine/ kardeşlerine bakması, ailedeki sorunlarda ara bulucu olması, herhangi bir sorun çıkmaması için sır saklaması, kriz durumlarını çözmesi ve hem ebeveynleri hem de kardeşleri için kurtarıcı olması şeklinde gerçekleşebilir.

Bu iki kavramı karşılaştırdığımızda, çocuğun ailenin isteklerini karşılamaya çalışırken kendi ihtiyaçlarını göz ardı etmesi ve beklentiler ile çocuğun gelişimsel kapasitesiyle yaşı arasındaki tutarsızlıkların oluşmasından dolayı, duygusal ebeveynleşmenin araçsal ebeveynleşmeye göre daha zararlı etkiye sahip olduğu düşünülmektedir.

Yapılan bir araştırmada, ebeveynleştirilmiş çocukların “Mutluymuş gibi görünerek onu mutlu edebilirim.” (Kız, 9 yaş), “Eskiden babama kızgınlığımı gösterirdim ama şimdi göstermiyorum, onu güçsüzleştiriyor.” (Erkek, 12 yaş), “Annemle duygularım hakkında konuşmuyorum, onun duygularını konuşuyoruz. Eski sağlığına kavuşacaksa, benim ne hissettiğim o kadar da önemli değil.” (Kız, 13 yaş) gibi ifadeler kullandıkları belirtilmiştir. Aynı zamanda hastalığın süresi ve işlev kaybı arttıkça, çocukların yaşlarının üstündeki rolleri ve sorumlulukları üstlenme eğilimlerinin arttığı da görülmektedir.

Çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca, ebeveynleşme ile bağlantılı olduğu düşünülen sorunlardan bir diğeri ise, düşük akademik başarıdır. Buna ek olarak, ebeveynleştirilmiş çocuk ve ergenlerin arkadaşlarıyla daha zayıf sosyal ilişkiler kurdukları da görülmüştür.

Benzer bir problem üniversite öğrencilerinde de saptanmış, çocukluğunda yüksek düzeyde ebeveynleşme yaşantısı bildiren gençlerin, üniversiteye uyum sağlamada daha fazla sorun yaşadıkları görülmüştür. Ebeveynleşme puanı yüksek olan üniversite öğrencisi kadınlarla yürütülen bir araştırmada, bu öğrencilerin evdeki stresli ortamdan uzaklaşmak için genelde yaşadıkları yerin uzağında bir üniversiteye gittikleri ancak ailelerinin kendilerine eve dönmeleri konusunda ısrarcı davrandıkları ortaya konmuştur. Bu bireyler, uzaktayken bile ebeveynlerinin problemleri ile ilgilenmeye devam ettiklerini, ziyaret için eve gittiklerinde hemen eski rollerine geri döndüklerini ve bakım veren rolü ile öğrenci rolünü dengelemekte zorlandıklarını ifade etmişlerdir.

Fakat bu olumsuzlukların yanı sıra bazı araştırmacılar ebeveynleşmenin olumlu yönlerinin de bulunduğunu belirtmişlerdir.

Ebeveynleşmenin yararlı ve zararlı etkilerinin ele alındığı bir gözden geçirme çalışmasında, aile üyelerine bakım veren çocukların olgunlaşma, özgüven, empati gelişiminin hızlandığı ve farklı bakış açılarını anlama becerilerinin arttığı ifade edilmiştir. Çocukluk döneminde ebeveynleşme yaşantıları bildiren yetişkinlerin ise kriz durumlarda nasıl tepki vereceklerini daha iyi bildikleri, girişimci ve sabırlı davrandıkları görülmüştür.

Ebeveynleşmenin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ele alan bazı çalışmalarda, ebeveynleşmenin ergenlik döneminde olumsuz etkiler göstermesine rağmen, yetişkinlik döneminde daha iyi başa çıkma becerileri, daha az madde kullanımı ya da daha düşük depresyon gibi olumlu sonuçlarla ilişkili olduğu bulunmuştur.

Bu bulgulardan hareketle, ebeveynleşmenin zararlı etkilerinin zaman içinde azalabileceği öne sürülmüştür.

Ebeveynleşmenin olumlu birkaç yönünün olması bu durumun doğru olduğu anlamına gelmez. Anne ve baba ebeveynlik bilincine varmalı, sorumluluklarını yerine getirmeli ve çocuklarına özgüven, empati, olgunluk gibi kavramları zamanla aşılamalıdırlar.

Kaynakça:

http://www.mettapsikoterapi.com.tr/post/evin-ucuncu-ebeveyni-olarak-cocuk

https://www.nesnedergisi.com/makale/pdf/1506519571.pdf

Nehir Bozkır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

g

An legimus similique intellegam mel, eum nibh tollit assentior ad. Mei ei platonem inciderint.

e