DİSMORFOFOBİ
Dismorfofobi, kişinin vücut görüntüsü ile ilgili aşırı derecede rahatsızlık duymasıyla karakterize edilen bir psikolojik bozukluktur. Kişinin gerçekte var olmayan, var olduğunu sandığı bir bedensel kusur ile aşırı uğraşması ya da bir beden kusuru varsa bile bunu aşırı abartmasıdır. Beden algısı bozukluğu olarak da bilinir. Yunanca “çirkinlik” anlamına gelen dismorfia kelimesinden türetilen dismorfofobi, ilk olarak 1980 yılında tanımlanmıştır. 2014 yılından itibaren ise Obsesif Kompulsif Bozukluk ile ilişkilendirilmiştir.
Dismorfofobi, toplumda sık görülen bir sorun değildir. Ancak etkilediği bireyler için büyük sorunlar oluşturabilir. Kişi sosyal etkileşimlerden kaçabilir, ilişkilerinde ve yaşantısında sorunlar yaşayabilir. Bu durum, kişinin yaşam kalitesini olumsuz bir şekilde etkiler. Özellikle medyanın ve toplumsal normların belirli bir vücut tipini idealize etmesi, dismorfofobi riskini artırabilir.
Herhangi bir kusuru abartma, sürekli olarak kendine odaklanma, sürekli makyaj yapma, aşırı diyet veya spor yapma, estetik cerrahi gibi işlemleri takıntılı hale getirme gibi davranışlarla kendini gösterir.
Dismorfofobi genellikle ergenlik döneminde başlar, ancak yetişkinlikte de ortaya çıkabilir. Kişi genellikle belirli bir vücut bölgesiyle ilgili endişe duyar. Bu bölgeler genellikle yüz, burun, göğüs, karın veya cinsel organlar gibi yerlerdir.
Dismorfofobi için yapılmış kontrollü bir çalışma bulunmamaktadır. Hangi başlık altında sınıflandırılacağına dair tartışmalar halen sürmektedir. Dismorfofobi, somatoform bozukluk olarak sınıflandırılmakla birlikte obsesif kompulsif bozuklukla örtüşen yönleri nedeniyle yaygın bir şekilde Obsesif Kompulsif Spektrum Bozuklukları grubuna ait bir bozukluk olarak kabul edilmektedir.
Ancak dismorfofobi, yalnızca klinik bir çeşit olmamakla birlikte duygudurum bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu ve yeme bozuklukları ile de ilişkili olduğu bilinmektedir. Genetik faktörler de etkili bir rol oynamaktadır. Kişinin birinci dereceden akrabalarında beden algısı bozukluğu varsa, bu rahatsızlığın bireyde ve diğer aile üyelerinde görülme olasılığı artar. Akrabalarında görülme olasılığı yaklaşık %8’dir.
Dismorfofobinin daha çok kadınları etkilediği düşünülse de, araştırmalara göre kadınlarda ve erkeklerde görülme oranı hemen hemen eşittir. Semptom profili de kadınlar ve erkekler arasında oldukça benzerdir. Bu hastaların %75’i hiç evlenmemiştir.
Dismorfofobi hastalarına tanı koymak oldukça zordur. Bu hastalar genellikle ilk olarak psikiyatristlere başvurmazlar. Daha çok dermatologlara, iç hastalıkları uzmanlarına, cerrahlara ya da sıklıkla plastik cerrahlara giderler. Hastalar, hayal kırıklığı veya utanma sebebiyle belirtilerini gizleme eğilimindedir.
Tedavi genellikle bir psikoterapist veya psikiyatrist tarafından sağlanır. Kognitif Davranışçı Terapi (KDT) sıklıkla kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu terapi, kişinin düşünce biçimini değiştirmesine ve beden görüntüsüyle ilgili yanlış inançlarıyla başa çıkmasına yardımcı olur. Bazı durumlarda ilaç tedavisine de başvurulabilir. Antidepresanlar veya anksiyolitikler tedavide kullanılabilir.
Erken tanı ve uygun tedavi ile kişinin yaşam kalitesi artırılabilir. Ancak dismorfofobi tedavi edilmezse, kişi vücudundaki en ufak pürüzü bile takıntı haline getirdiği için hayatını kendine zindan edebilir.
Kaynakça:
- Ray, P., Demirkol, M. E., & Tamam, L. (2012). Beden dismorfik bozukluğu. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(4), 547-565.
- Karamustafalıoğlu, O., & Karamustafalıoğlu, N. (2000). Beden dismorfik bozukluğu. Düşünen Adam, 13(2), 107-109.
Hilal Bölüm
Bir yanıt yazın