Stockholm Sendromu

“Köleliğin en kötü tarafı, sonunda kölelerin de bundan hoşlanmaya başlamasıdır.”

-Aristoteles

Stockholm Sendromu Tarihçesi

Stockholm sendromu terimi, 1973 yılında İsveç’te meydana gelen bir soygun sırasında yaşanan olaylar sonucunda ortaya çıkmıştır. 1973 yılının 26 Ağustos Perşembe günü sabah saatlerinde, Stockholm kentinin Norrmalmstorg Meydanı’ndaki Kreditbanken’de bir soygun gerçekleşmiştir. 32 yaşındaki Jan-Erik Olsson, soygunu başlatarak dört banka çalışanını rehin almıştır. Rehineleri aldıktan sonra, hapishane arkadaşı olan 26 yaşındaki Clark Oderth Olofsson’ın yanına getirilmesini talep etmiştir. Kendisini getirmemeleri durumunda rehinelerden birini öldürmekle tehdit etmiştir. Bu nedenle polis, Olofsson’ın içeri girmesine izin vermiştir.

Olay esnasında polis, rehineleri kurtarmak için tavanda bir delik açarak içeriye gaz vermeye karar vermiştir. Buna karşılık Olsson, rehinelerin boynuna ip geçirerek polisi tehdit etmiş ve rehinelere, polisin onları gazla bilinçsiz hale getireceğini, ardından boğularak öleceklerini söylemiştir. Rehinelerin ölümünden de polisin sorumlu olacağını ifade etmiştir.

Altı gün süren bu eylemin sonunda polis, içeriye gaz atarak Olsson’u teslim olmaya zorlamış ve Olsson teslim olmuştur. 131 saat süren bu esaretin ardından, serbest bırakılan dört banka çalışanının ifadeleri dikkat çekmiştir. Beklenenin aksine, rehineler kendilerini rehin alanlardan çok polisten korktuklarını dile getirmiştir (Dilek Özdoğan,2023).

Ayrıca, yapılan görüşmelerde rehinelerin sürekli olarak kendilerini tutsak edenleri savundukları ve onlara karşı ifade vermeyi reddettikleri görülmüştür. Bu olay sonrasında, rehinelerin kendilerini alıkoyan kişilere karşı besledikleri olumlu duyguları ve özgürlüklerini kısıtlayan bu kişilerle neden bu kadar güçlü bir bağ kurduklarını açıklayabilmek için Stockholm sendromu kavramı ortaya çıkmıştır (Dilek Özdoğan,2023).

Stockholm Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Stockholm sendromu psikolojide bir hastalık olarak tanımlanmamıştır. Bu sendroma sahip kişilerde görülen bazı belirtiler saptanmıştır (Chongtham, 2021).  Bu belirtiler:

  • Kaçırılan/mağdur kişinin onu kurtarmaya çalışan kişilere karşı olumsuz duygular besliyor olması (Bu kişiler mağdurun ailesi, arkadaşları veya yetkililer olabilir.)
  • Kaçırılan kişinin onu zor durumda bırakan kişinin bu davranışının sebebini ve tutumunu destekleyici bir tavırda olması
  • Rehin alan kişinin yani istismarcının mağdura yönelik olumlu tavırlarının olması
  • Mağdurun destekleyici davranışlarda bulunması ve hatta bazen istismarcıya yardım etmesi durumu. 

Bunlara ek olarak görülen bazı psikolojik ve fiziksel farklılıklar şu şekildedir:

  • Güç kaybı hissetmek,
  • Sürekli gergin bir hal içinde olmak,
  • Kabus görme,
  • Uyku problemleri,
  • Öğrenilmiş çaresizlik,
  • Depresyon hali,
  • Her şeyi inkar etme,
  • Duygusal boşluk,
  • Suça meyilli olma,
  • Geçmiş durumları hatırlama,
  • Aktivitelerden zevk almama,
  • Odaklanma sorunu.

Stockholm sendromu yaşayan bireyler travma sonrası bazı belirtiler yaşayabilirler. Bu belirtilerin azaltılması psikolojik terapi yöntemleriyle mümkün olabilir (Chongtham, 2021).

  1. Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi

Bilişsel uyumsuzluk teorisi ile Stockholm sendromunu incelediğimizde, insanların uzun bir süre boyunca mutsuz olmaktan hoşlanmadıkları görülür. Ancak, kaçırıldıkları süre boyunca mutsuz olacaklardır. Bu durumdan kaçınmanın çözümü ise, istismarcı kişiye karşı olumlu duygular beslemek ve uzun süre mutsuz olma durumundan kaçınmaktır.

2. Psikodinamik Açıklama

    Dr. Hacker’a göre, mağdur kişi saldırganın/rehin alan kişinin davranışlarını içselleştirebilir. Bununla birlikte mağdur, aynı davranış ve bakış açılarını benimseyebilir. Bu noktada, rehin alan kişi mağdura karşı acıma ve empati duyguları beslemeye başlayabilir. Saldırgan/rehin alan kişinin bu tavrı, mağdurun saldırganı “eş kurban” olarak görmesine neden olabilir.

    Saldırgan kişi mağdur kişi ile geçmişi hakkında konuşabilir. Mağdur bunun sonucunda saldırgan kişiyi koruma duygusuna kapılabilir. Mağdurun saldırganı “eş kurban” şeklinde görmesi ikisi arasında dayanışmayı arttırmak için bir etken olabilir (Chongtham, 2021).

    3. Davranışsal Açıklama

    Davranışçılar, Stockholm sendromunu edimsel koşullama ile açıklarlar. Su veya yiyecek gibi temel ihtiyaçları pekiştireç olarak değerlendirdiğimizde, mağdurun belirli davranışları bu pekiştireçleri almasına yol açar. Bu durum, mağdurun saldırgana karşı tavır ve duygularını değiştirebilir (Chongtham, 2021).

    4. Bilişsel Açıklama

    Mağdur kişi onu rehin alan kişiye karşı olumlu hissederse kendisini kötü hisseder, bunun için bilişini değiştirmesi gerekir. Mağdur, saldırgana yönelik kızgın olmak yerine üzgün bir his beslerse ve bilişini değiştirirse suçluluk duygusu azalacaktır (Chongtham, 2021).

    5. Sosyal Psikolojik Açıklama

    Mağdur saldırganla özdeşim kurarsa sevgi veya dostluk gibi bir durum oluşabilir. Bu dostluk da lideri takip etme, uyum sağlamak gibi grup dinamiklerindeki kavramlarla açıklanabilir (Chongtham, 2021).

    6. Nörofizyolojik Açıklama

    “Sendrom” yarı paradoksal beyinsel bir davranış olarak tanımlanabilir. Bu da uzun süreli bir stres yaşantısının ardından kişinin normal davranışının tersine çevrilmesi şeklinde açıklanabilir (Chongtham, 2021). Psikodinamik bakış açısından “aktarım” yaşanabildiğinden yani saldırganın kendisini açma veya mağdurun özdeşleşmesi gibi davranışların yaşanabildiğinden bahsetmiştik.

    Bu aktarım süreci, sempatik sinir sistemi öğrenmesi ile gelişmektedir. Bu öğrenme ise yüksek oranda adrenalinin var olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır. Hipokampal kodlama hızı yüksek derecede hızlı ve yoğun gerçekleşir (Chongtham, 2021).

    Sonuç

    Stockholm sendromu, mağdur edilen bireyin maruz kaldığı şiddet karşısında istemsizce savunma mekanizmasının devreye girmesi sonucu, mağdur eden taraf ile empatik bir bağ kurmasını ifade etmektedir. Stockholm sendromunun kökeni rehine olaylarına dayanmasına rağmen, günümüzde daha çok sosyal sorunlarda ve insanların söylemlerini itibarsızlaştırmada kullanılmaktadır. İş hayatında da sosyal hayatta da bu sendromun etkisi inkâr edilemeyecek boyuttadır (Dilek Özdoğan, 2023). İşverenlerin çalışanlarına yönelik baskıcı tavırları, romantik ilişkilerde mağdur ve rehine rollerinin benimsenmesi, günlük hayatımızda Stockholm sendromunun izlerini taşıyan bazı örneklerdir.

    Kısacası, Stockholm sendromu, travmatik bir olay sonrası mağdurun kendisini rehin alan, mağdur eden ve kurban rolüne sokan kişiye karşı empati ve sempati duyması sonucu ortaya çıkan bir sendromdur. Ancak unutulmamalıdır ki travmaya neden olan bu durumlar, empati ile çözümlenemez ve aradığımız mutluluğu bize rehin alan veya mağdur eden kişi veremez.

    Kaynakça:

    • Özdoğan, D. (2023). Stockholm Sendromu. Yönetim ve Organizasyon Sendromları 2 (s. 7).
    • Lambert, L. (2024, 23 Ekim). Stockholm Syndrome. Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/science/Stockholm-syndrome
    • Chongtham, M. S. (2021). Stockholm Syndrome.
    • de Fabrique, N., Van Hasselt, V. B., Vecchi, G. M., & Romano, S. J. (2007). Common variables associated with the development of Stockholm syndrome: Some case examples. Victims and Offenders, 2(1), 91-98.

    Gülberin Can

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    g

    An legimus similique intellegam mel, eum nibh tollit assentior ad. Mei ei platonem inciderint.

    e