
Dijital Empati
Teknoloji, hayatın her noktasında yaşamımıza eşlik eden ve günlük hayatımıza dahil olan bir araçtır. İş hayatının, eğitimin, sağlığın ve birçok alanın dijital dünyaya taşınması bazı önemli dönüşümlere ve değişimlere açık kapı bırakıyor. Tüm bu dönüşümler, insan doğasının en önemli faktörlerinden birini, yani insan ilişkilerini etkiliyor. İnsan ilişkilerinde bağ kurarken sahip olduğumuz ve kullandığımız en kritik değişkenlerden biri empati duygusudur. Empati, bireyin kendisini bir başkasının yerine koyabilme, nesnelliği yitirmeden başkalarını anlayabilme ve ona uygun hareket edebilme becerisidir. Empati yoksunluğu; ilişkilerde sorunlar yaşamaya, sosyal izolasyona, toplumsal kutuplaşmaya ve daha birçok bireysel ve sosyal soruna yol açabilir.
Hayatımız dijitalleştikçe empati duygusu da bundan etkilendi ve şekillendi. Yıllar önce, dijital dünya hayatımıza girdiğinde ve sosyal medya yaygınlaşmaya başladığında bugünden çok farklı bir tablo vardı. Amaç, gerçek dünyadaki insan etkileşiminin ve deneyimlerinin benzer bir şekilde dijitale aktarılması, bilgi paylaşılması ve bir sosyal insan ağı oluşturmaktı. Tüm bu amaçlar, tüm dünyadaki insanları birleştirmek gibi idealist bir yapıya işaret ederken süreç bunu bambaşka bir yere taşıdı. En başında herkes, kendini temsil eden gerçek ve görünür hesaplarla çevrimiçi iletişimin bir parçasıyken sosyal medya kalabalıklaşıp yaygınlaştıkça anonim kullanıcılar yaygınlaştı. Bu kullanıcılar, gerçek dünyada karşılığı olmayan bir nefret zincirinin parçaları haline geldi. Bireyler, yüz yüze sergileyemeyecekleri tavırları, davranışları ve sözleri kolayca sergileyebilir hale geldiler. Sorumluluk eksikliği, anonim sosyal medya kullanıcılarının karşılarındaki insanların hislerini önemsemeden davranmalarına, duyarsız ve empati yoksunu olmalarına yol açtı. Siber zorbalık ve linç kültürü gibi sorunlar da bu sorumluluk eksikliğinin getirdiği empati yoksunluğundan doğdu.
Üstelik sosyal medya içeriklerinin akış hızı, insanların verebileceği düşüncesiz ve duyarsız tepkilere zemin hazırlıyor. İçeriklere verilen tepkiler genellikle sadece o anı kapsayan hızlı ve yüzeysel yorumlar olarak kalıyor. Dijital dünyanın soyut ortamında kullanıcılar, dijital ortamda karşılaştıkları diğer kullanıcıları gerçek bir insan olarak görmekte zorlanıyorlar. Sosyal medyadaki içerik seçilimleri ve algoritmanın çalışma şekli, kullanıcıların en çok neyde vakit geçirdiği, neyle ilgilendiği ve kimleri takip ettiği gibi faktörlerle kullanıcılara devamlı olarak benzer içerikleri derliyor. Aynı görüşlere ve geri bildirimlere maruz kalan kullanıcılar farklı bakış açılarıyla karşılaşmıyorlar. Bu durum, ‘eko odaları’ denen, sadece benzer düşünen insanların birbirini desteklediği ve yanlı yorum yaptığı bir dijital soruna dönüşür. Kendilerini daha güvende hissettikleri toplulukla iletişime giren bireyler, farklı yaşam tarzlarından izole kalırlar. Eko odaları; karşıt görüşü bilmeyen, anlamayan, değerlendirmeyen bireylerin empati duygusunu zayıflatır, duygusal bağ kurmayı zorlaştırıp kutuplaşmaya yol açar.
Dijital dünyada empati yoksunluğunun bir başka sebebi de biyolojik yapımızdır. Sosyal ortamda kullanıcılar, etkileşim verdikleri kişilerle yüz yüze iletişim kuramadıkları ve fiziksel yakınlıkta bulunamadıkları için karşı tarafın duygularını ve niyetini anlamakta güçlük çekiyorlar. Tam da bu noktada empati kurmakta önemli rol oynayan ayna nöronlar karşımıza çıkıyor. Ayna nöronların aktive olması için günlük hayatta bireylerin birbirini daha iyi anlamak için kullandığı yüz ifadeleri, jest ve mimikler, tonlama, beden dili ve göz teması gibi araçlar gereklidir fakat dijital ortamda bu araçlardan mahrum kalırız. Bir diğer önemli etken ise nörokimyasal eksikliklerdir. Günlük yaşamda bireyler iletişim kurarken salgılanan dopamin, serotonin ve oksitosin gibi nörokimyasallar, sosyal medyadaki etkileşim sırasında aynı miktarda salgılanmaz. Bu hormonların düşük seviyelerde salgılanması, kullanıcıların dijital ortamda empati kurmakta zorlanmasının bir sebebidir.
Bu psikolojik, teknolojik ve biyolojik etkenler yüzünden dijital ortamda bireyler empatik davranamaz. Platformlarda, insan ilişkilerinde eksik kalan empati duygusu; eşitsizlik, adaletsizlik, çatışma, antisosyallik, stres, şiddet, ruhsal ve sosyal problemler gibi ciddi sorunlarla insanları karşı karşıya getirebilir. Empati yoksunluğunun getirdiği bu problemlerle başa çıkabilmenin yolu ise dijital empati oluşturmaktır. Teknoloji eğitimi, dijital empatiyi oluşturmak ve sağlam temellere oturtmak için atılabilecek ilk adımlardan biridir. Erişim ağı genişledikçe ve kolaylaştıkça kontrolden çıkan bu teknolojiyi en doğru ve sağlıklı şekilde nasıl kullanacağını öğrenen kullanıcılar, dijital dünyada daha barışçıl bir ortam yaratabilirler. Doğru bilgi kaynaklarına ulaşabilen, dijital ayak izinin farkında olan, gizliliğin önemini kavrayan bilinçli kullanıcılar dijital empatiyi sağladıkça çatışmalar azalır ve güven ortamı sağlanır. Sosyal medyanın da dijital bir toplum olduğunu bilmek bu noktada önemlidir. Günlük hayatta iletişim kuralları ve etiğin dijitalde de aynı öneme sahip olması gerekir.
Sonuç olarak medya okuryazarlığı ve teknoloji eğitimi artık bir ayrıcalık değil, gerekliliktir. Dijital empati, daha huzurlu ve kapsamlı bir topluluk yaratmanın bir anahtarıdır. Daha sürdürülebilir bir gelecek için teknolojiyi insan doğasına uygun şekillendirmek en doğru çözüm yolumuzdur.
Kaynakça:
- Corradini, A., & Antonietti, A. (2013). Mirror neurons and their function in cognitively understood empathy. Consciousness and Cognition, 22(3), 1152–1161. https://doi.org/10.1016/j.concog.2013.03.003
- Hollenbaugh, E. E., & Everett, M. K. (2013). The effects of anonymity on self-disclosure in blogs: An application of the online disinhibition effect. Journal of Computer-Mediated Communication, 18(3), 283–302. https://doi.org/10.1111/jcc4.12008
- Okkay, İ., & Bal, F. (2021). İletişim teknolojileri ve değişen empati kavramı. Humanistic Perspective, 3(1), 195–208. https://doi.org/10.47793/hp.873320
- Terry, C., & Cain, J. (2016). The emerging issue of digital empathy. American Journal of Pharmaceutical Education, 80(4), Article 58. https://doi.org/10.5688/ajpe80458
Elis Berber
Bir yanıt yazın