Mutizm’i Anlamak

Konuşma; insanlar arasında geçerli dili kullanarak seslerin konuşma organlarının akustik sinyallere dönüşmesi yoluyla gerçekleşen iletişimin temel ögesidir. Biz insanlar sosyal varlıklarız ve topluluklar halinde yaşamaktayız. Bunu yaptığımız esnada gerek kendi duygu, düşünce ve istemlerimizi aktarmak, gerek bir başkasının duygu, düşünce ve isteklerini anlamak adına aynı zamanda iş birliği ve bilgi paylaşımı yaparken kullandığımız, her topluma özgü olan sesli semboller kullanılır ve biz bunu ‘dil’ olarak nitelendiririz.

Mutizm, tipik olarak konuşmanın normal ve doğal olduğu sosyal ortamlarda sürekli olarak konuşamamak fakat başka ortamlarda konuşabiliyor olmak olarak ifade edebiliriz. Mutizmin bir diğer ismi seçici konuşmazlıktır. Mutizmi gelişimsel, nörolojik, psikolojik, fiziksel yaralanma, hastalık vb. nedenlerle açıklamak mümkündür. Mutizmin tedavisi, konuşmanın kesilmesine neyin sebep olduğuna bağlı olmak üzere geniş perspektifli olabilir. Mutizmin görülme yaşı ortalama olarak 2-4 yaşları arasındadır ve kızlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülür. Sosyal fobiler, depresyon, ayrılma kaygısı, yeme bozuklukları ve uyku bozuklukları gibi nedenler de mutizmi tetikleyici birer etmen olarak sıralanabilir. Mutizmli çocuklar sıklıkla inhibe, çekingen, söz dinlemeyen, sinirli, manipülatif, denilenin tersini yapan çocuklar olarak nitelendirilir. Uzmanlara göre ise; aşırı hassas, utangaç, yeni ve yabancı olan her şeyden korkan çocuklardır. Karşı gelme amacıyla konuşmamaktan çok yaşadıkları yoğun anksiyete (kaygı) nedeniyle konuşamayan çocuklardır.

Mutizmin belirtileri arasında şunları görmekteyiz: Çocuğun evde rahat ve sesli bir şekilde konuşması fakat okulda ya da başka bir ortamda tek kelime dahi etmemesi, yabancıların olduğu ortamlarda konuşmaması hatta bazen yabancıların kendilerini duyma olasılığının olduğu ortamlarda dahi konuşmaması; bazı çocuklar ise tanımadığı ortamda konuşurken okul gibi tanıdıkları ortamda konuşmayabilirler. Genelde çocuğun konuştuğu ve konuşmadığı kişiler net ve tutarlıdır. Selektif mutizm yaşayan çocukların birçoğu zekâ düzeyi bakımından ve okul başarısı açısından normaldir fakat bu çocuklar söz alma, cevap verme gibi faaliyetlere katılmadığından dolayı başarılarını karşı tarafa tam olarak belli edemezler. Bazı çocuklar buna çözüm olarak jest, mimik, el ve kol hareketleri, resim çizme vb. baş etme stratejilerini kullanırlar.

MUTİZM’İN ALT TİPLERİ:

Simbiyotik Mutizm: Mutizmin en yaygın alt tipidir. Bu alt tipe mensup çocuklarda çocuk, dominant karaktere sahip annesi ile çok sıkı bir simbiyotik ilişki geliştirir. Bu ailelerde babalar genellikle anneye göre daha sessiz ve pasif kişilerdir ya da babanın olmadığı ailelerdir. Anneler çocuklarla aşırı ilgilenir hatta çocukların ev dışında başkaları ile ilişki kurmalarını da kıskanırlar ve kısıtlayıcı yöntemler kullanabilirler. Bu kısıtlama ve kontrolün kaçınılmaz sonucu da çocuğun yetişkinlere karşı olumsuz davranması ve sessizliği bir manipülasyon aracı olarak kullanmasıdır.

Pasif-Agresif Mutizm: Konuşmaya karşı bir “ret” söz konusudur, çocuk çok güçlü bir şekilde ve düşmanca bir tavırla sessizliği bir silah olarak kullanmakta, etrafını böyle manipüle etmekte ve cezalandırmaktadır. Bu çocuklarda sık sık şiddet davranışı ve antisosyal davranış gözlenmiştir.

Reaktif Mutizm: Çocuğun mute durumu, tecavüz, ölüm, okula başlama, göç, hastaneye yatış, hastalık gibi travmatik yaşantılardan sonra ya da “kapa çeneni”, “ağzını açma” gibi azarlamalardan sonra gelişme göstermiştir.

Konuşma-Fobik Mutizm: Mutizmin en az görülen alt tipidir. Çocuğun kendi sesini duymayla ilgili korku yaşamasından kaynaklı olan mutizm alt tipidir. Çocuk, konuşma üzerinde kontrol sağlamak için bir takım tekrarlayıcı davranışlar yapmaktadır.

Biyolojik Mutizm: Otizm ya da işitme sorununa bağlı durumlarda söz konusudur ve mevcut selektif mutizm tanı kategorisinde ele alınmaz.

Mutizme sahip çocuklar tedaviye karşı direnç gösterir, dolayısıyla iyileştirilmeleri oldukça zorludur. Tedavi yöntemleri arasında; psikodinamik terapi, psikanaliz ve hipnoz başarılı olamayan; davranışsal, farmakolojik, grup, aile terapileri ve multimodal tedaviler ise başarılı olan tedaviler arasında gösterilebilir. Son zamanlarda popüler hale gelen oyun terapisi ile çocuklara konuşmaması için bir baskı olmayan, güvenli bir ortam sağlanarak çocuğa oyun aracılığı ile iletişim kurma fırsatı verilmektedir.

Davranışçı yaklaşımlar bilimsel açıdan güçlü olan ve en sık kullanılan müdahale yöntemleri arasındadır. Bunlara örnek olarak:

Kademeli Yaklaşım: Sözel davranışlar için olumlu pekiştireç verilirken, sözel olmayan davranışlar içinse ödüllendirmeme ya da söndürme yöntemi kullanıldığı yöntemdir.

Kendi Kendine Model Olma: Uygun davranışların sergilendiği, çocuk için tutumsal ve davranışsal kazanımları olan ve çocuğun içerisinde kendisinin de olduğu kaydedilen ve daha sonra düzenlenen video görüntülerinin çocuk tarafından seyredilmesi yöntemidir.

Gizemli Güdüleyici: Bu yöntemin amacı çocuğun beklentisini ve pekiştirecin gücünü artırıp gizli bir ödüllendirme oluşturmaktır. Üzerinde bir soru işareti olan ve çocuğun adının yazıldığı bir zarf, sınıfta herkesin göreceği bir yere konulur. Zarfın içerisinde de çocuğun hoşuna gidebilecek bir ödül vardır. Daha sonra çocuk, sınıfta herkes tarafından duyulacak kadar yüksek bir ses tonuyla konuştuğu zaman bu kendisine verilir.

Kendini Ödüllendirme: Bir kişinin, uygun davranışlardan sonra kendi kendisini ödüllendirmesi olarak tanımlanır.

Tepki Uyandırma: Bu teknikte çocuğa konuşmasının gerekli olduğu mesajı verilir. Sonra çocuğun terapistle tam bir gün beraber olacağı bir buluşma hazırlanır. Eğer çocuk bir ya da birkaç kelime söylerse ödüllendirilir ve gitmesine izin verilir, aksi takdirde bütün gün terapistin odasında kalır. Böyle durumlarda çocukların çoğunluğunun ilk bir-iki saat içinde konuştukları görülmüştür. Daha sonra çocuğun konuşmadığı sınıf ya da diğer ortamlarda öğretmeni ve arkadaşlarıyla konuşması için yeni hedefler belirlenir.

Uzmanların tedavide kullandıkları tekniklerden bahsettik, peki ya ebeveynler ne yapabilir? Öncelikli olarak çocuğu konuşması için zorlamamalı çünkü bu zorlama ona faydadan çok anksiyete gibi zararlar getirebilir. Ebeveynler mutizm hakkında bilgi sahibi olmalı, bununla ilgili eğitimler almalıdır. Ayrıca çocuğun konuşurken kaygı duyduğunu ve zorlandığını anlayışla karşılamalıdırlar. Aksi takdirde baskıcı aile ve çevre, çocuğun içine kapandığı ve daha kötüye gittiği bir tabloyu beraberinde getirecektir.

Kaynakça:

  • Topal, İ. A. Mutizmin nedenleri, çeşitleri ve tedavi yöntemleri üzerine derleme. Erişim adresi:
  • Bulut, S. (2008). Seçici konuşmamazlık (Selective Mutizm): Sebepleri ve tedavi yaklaşımları. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(17), 52-65. https://doi.org/10.11616/AbantSbe.219

Emirhan Yiğit

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

g

An legimus similique intellegam mel, eum nibh tollit assentior ad. Mei ei platonem inciderint.

e